- Yazar: Emre Bağce
- Kategori: Toplum, Edebiyat, Yaşam
- Etiketler: Unesco, Aşık Veysel, Aşık Veysel şiirleri, Emre Bağce Yazıları, Aşık Veysel Anma Ve Kutlama Yılı, Neşide Dergisi, Aşık İbrahim
- Bu yazı Okuryazar’a 1 yıl önce eklendi ve şu anda 0 Yorum bulunmaktadır.
- Gösterim: 1579
Âşık Veysel'in Bizlere Bıraktığı Eşsiz Miras ve Mesaj
1894 yılının bir güz vakti (25 Ekim) dünyaya gözlerini açan Âşık Veysel 1973 yılının bir bahar vakti, dağın taşın baharı müjdelediği 21 Mart günü bu dünyaya veda etti. Sivas'ın Şarkışla ilçesine bağlı Sivrialan köyünde doğdu, hayatının büyük kısmını orada geçirdi. Şimdi üzerinde çimenlerin yeşerdiği, çiçeklerin açtığı, çevresinde koyun kuzunun otladığı mezarı da yine köyündedir.
Ardında Uzun İnce Bir Yoldayım, Kara Toprak, Çiğdem der ki Ben Elâyım gibi nice ezgiler bırakan, yüreği memleket sevgisiyle atan ulu ozan, bilge insan Âşık Veysel bu toprakların sesi, soluğu oldu. Anadolu insanının acılarına, sevgilerine, aşklarına, hasretlerine sazıyla sözüyle tercüman oldu. Dahası mümbit ve bereketli bir toprak; arı, duru bir pınar misali binbir zahmet ve özveriyle dolu hayatıyla toplumuna, milletine umut oldu, ışık oldu, dost oldu. Âşık Veysel dağlar gibi yüce, ovalar gibi engin gönlüyle bu torakların insanlık sevgisiyle atan yüreği oldu.
Âşık Veysel yeryüzünün pek bilinmez, küçük bir mahallinde gözlerini dünyaya açtı. Erken yaşta gözlerini kaybetti. Fakat o akıl ve gönül gözüyle uçsuz bucaksız bir görüşe erişti; varlığın manasını keşfetmekle kalmadı, yaşantısıyla, sesiyle, sözüyle, mesajlarıyla bıkmadan usanmadan gördüklerini, bildiklerini anlattı. Sesi çağlar ötesine uzandı; dağları, denizleri aştı, yeryüzünün her yanına erişti.
Âşık Veysel ve Ailesi
Âşık Veysel aramızdan ayrıldığında birbirinden eşsiz eserler bıraktı ardında. Bu dünyanın faniliğini, hayatın manasını, varlığın çeşitliliğini ve birliğini hiç usanmadan arı, duru, samimi bir dille anlattı durdu. Kâh Çiğdem Der ki Ben Elayım ezgisinde olduğu gibi, her bir çiçeğin birbirinden kıymetli olduğunu dile getirdi. Kâh Uzun İnce Bir Yoldayım diyerek bu dünyanın nasıl da konup göçülen bir hana benzediğini gösterdi.
Gün geldi, Kara Torak ile toprağın kıymetini, dostluğunu, vefakârlığını hatırlattı. Anadolu insanının gayretini, alın terini, cefasını tasvir etti. İnsanı topraktan, toprağı insandan ayırmadı, bir ve bütün gördü. Toprağın insan için önemini ve değerini herhalde bu denli özlü anlatan pek az şiir vardır.
“Dünya’da tükenmez murat var imiş” ezgisinde ise “meşakkatin adın murat koymuşlar” diyerek insanlığın türlü hallerine ışık tuttu; insanın şu dünyada kimseye minnet etmeden, gösterişsiz bir hayat sürmesi için nice emekler, çabalar gösterdiğini dile getirdi. Sazıyla dertleştiğinde ise, insanın tabiatla dostluğunu, insanın tabiatla nasıl dostça bir ilişki kurduğunu ve beraberce nasıl değerler ürettiğini ifade etti. “Ben babamı, sen ustanı unutma” diye tembihlediğinde yine insanın ve varlığın kendisine değer katanlara karşı vefa ve sadakatine vurgu yaptı.
İki Kapılı Bir Handa…
Uzun İnce bir yoldayım
Gidiyorum gündüz gece
Âşık Veysel'in Uzun İnce Bir Yoldayım türküsünün Halk müziği ezgileri içinde ayrı ve eşsiz bir yeri vardır. Çünkü her şeyden önce, Âşık Veysel'in ermiş, bilge kişiliğini yansıtır. Arı, duru, tüm sadeliğiyle ulu ozanın hayata bakışını dile getirir. Herhalde bu yüzdendir, birçok sanatçının albümünde, halkın dilinde daima "Uzun ince bir yoldayım, gidiyorum gündüz gece" dizelerinin yeniden yeniden dile gelip, gök kubbeye karışması.
Uzun ince bir yoldayım dizeleri yaşadığımız hayatı, sürdürdüğümüz ömrü sorgulama imkânı veriyor insana. Bununla yetinmiyor, insanlığın tarihine dair bir yol, bir iz açıyor. Bu ezgiyi duyunca, bir disiplin olarak tarihi de yeniden yorumlama, kavrama imkânına kavuşuyoruz. Öyle ki, tarih çalışmaları insana bazen beyhude bir çaba gibi görünüyor. Sen iğneyle kazıyorsun, zaman ve tabiat üzerinize kepçeyle yenisini ekliyor. Hayatın anlamı, sırları bir beliriyor, bir kayboluyor.
Bilge Veysel'in şu kelime ve kavram dünyasına bir bakar mısınız? "Uzun ince bir yol", "iki kapılı bir han", "derin düşünmek", "ırak görüneni görmek", "gurbet el", "menzile yetişmek"...
Dünya iki kapılı bir han, hayat veya ömür uzun ince bir yol ve menzile doğru gece-gündüz süren bir yolculuk...
Fakat Âşık Veysel'in gördüğünü ne de zor görüyoruz. Ne az düşünüyoruz geçmişi, geleceği. Sanki bugünde asılı kalmışız hiç ölmeyecekmiş gibi.
Âşık Veysel
Anlatmam Derdimi Dertsiz İnsana
Büyük ozanın iç dünyasını hayli yalın biçimde anlatan, buna rağmen kimi vakit yanlış anlaşılan ezgilerinden biridir. Sebebi şudur: Anlatmam derdimi dertsiz insana ifadesi kimi vakit “anlatamam” derdimi şeklinde kavranıyor ve telaffuz ediliyor. Bu yanlış anlama pek muhtemeldir ki Ozan’ın ruh ve düşünce dünyasına yeterince inemeyenlerin onun âmâ olmasını bir noksanlık veya zaaf görmesinden kaynaklanmaktadır. Çaresiz bir kişi derdini yeterince anlatamaz. Hâlbuki ozan “anlatmam derdimi” diyerek sarih ve kararlı bir dil ile bunu tercih etmediğini ifade eder. “Dert çekmeyen dert kıymetin bilemez” diyerek de, dertsiz kimselerle söyleşmenin, konuşmanın beyhude, anlamsız bir çaba olacağını dile getirir.
Âşık Veysel’in bu ezgisini dinleyince nice kapılar, pencereler açılıyor insanın önünde. Yunus Emre’nin “O kişi ki sağır durur, söyleme hak sözün ona, söyler isen zayi olur, nasip yoktur sözden ona” dediği gibi, sözün ancak kulak verenler için kıymetinin olabileceğini gösterir. Varlığa, insana, topluma, hayata dair herhangi bir meseleyi dert edinmeyenlerin, o konuda “lakayt” yani “kayıtsız” veya “ilgisiz” olacağı vurgulanır. Âşık Veysel’in açtığı pencerelerden, pekâlâ eğitimin amacına, yoluna yöntemine, eğitimcilerin ve öğrencilerin kişiliğine dair de pek çok ilke çıkarılabilir. Fakat bu yazının sınırlarını aşacağı için burada sadece değinmekle yetinelim.
Bir Ulu Ağaçtan Bir Yaprak Düşse
Bir ulu ağaçtan bir yaprak düşse
O anda acısın duyar iniler
Âşık Veysel varlığa bir bütünlük içinde bakar. Varlığın manasına o denli nüfuz etmiştir ki orada insan, hayvan, bitki, canlı-cansız cümle varlık birbiriyle ilişki içinde bir âlemin ayrılmaz unsurları olarak kavranır. Parça-bütün ilişkisine, her bir varlığın bütün bir evrenin yahut ekosistemin ayrılmaz parçası olduğu fikrine Âşık Veysel’in pek çok dizesinde rastlarız.
“Bir ulu ağaçtan bir yaprak düşse, o anda acısın duyar iniler” diyor bilge Veysel. Bir ağaçtan kopan bir yaprağın, o ağaçta nasıl bir acıya yol açabileceğini düşünebilmek! Böylesi bir acıyı içinde duyabilmek, görebilmek ve samimice ifade edebilmek… Âşık Veysel’in nasıl bir rikkat ehli, nasıl bir merhamet, insaf, vicdan sahibi olduğunu gösterir. Âşık Veysel sanat yapmaz; gördüğü, duyduğu, bildiği ne ise bütün içtenliğiyle onu dile getirir.
Âşık Veysel'i tabiattaki türlü canlılarla iç içe anlatan tablo
Veysel’de Çiğdem, Sümbül, Lale Dile Gelir Konuşur
Çiğdem Der ki Ben Elâyım türküsünde, Âşık Veysel, farklı çiçekleri konuşturmuş; her birinin ağzından farklılık ve güzelliklerini anlatmıştır. Bu şekilde, insanların çiçekler gibi farklı farklı olduğunu, her birinin ayrı birer hikâyesinin olduğunu göstermek istemiştir.
Çiğdem der ki ben elâyım şiiri (türküsü) hiç kuşkusuz teşhis (yani insan dışındaki varlıkların insan gibi kişileştirilmesi) ve intak (yani insan dışındaki varlıkların insan gibi konuşturulması) sanatının en güzel örneklerindendir.
Bu denli arı, duru, yalın bir dil ile insana ve topluma dair meseleleri dile getirmesi büyük ozan, bilge insan Âşık Veysel'in ne derece derinlikli bir bakışa ve ustalıklı bir anlatıma eriştiğini gösterir.
Beni Hor Görme Kardeşim…
Benzer şekilde, insanların her birinin ne derece kıymetli olduğunu “Beni Hor Görme Kardeşim” şiirinde Âşık Veysel sitemkâr bir dille anlatır.
Beni hor görme kardeşim
Sen altınsın, ben tunç muyum?
Aynı vardan var olmuşuz
Sen gümüşsün, ben sac mıyım?
Yukarıdaki dizelerdeki altın-tunç, gümüş-sac gibi karşılaştırma yapılan öğeler şiirin diğer kıtalarında ustalıklı şekilde farklı ilişkiler üzerinden sürdürülür. Tok-aç, bal-çec , kalem-uç, yolcu-baç . Böylece, Veysel her insanın aynı vardan var olduğunu, her insanın topraktan olduğunu, her insanın ölümlü olduğunu, her insanın aynı yolun yolcusu olduğunu hatırlatır. İnsana nereden gelip nereye gittiğini unutmamasını, sen-ben ayrımı yapmamasını, ölmeden önce nefsini öldürmesini öğütler.
Her insan kıymetlidir, bir can taşır. Her insanın bir hikâyesi vardır.
Âşık Veysel, kız kardeşi ve torunu
Âşık Veysel’in Günümüze Bir Mesajı: Senlik Benlik Nedir Bırak
"Senlik Benlik Nedir Bırak" veya diğer ismiyle "Birlik Destanı" şiirinde Âşık Veysel Türkiye'nin sosyo-kültürel, siyasal ve ekonomik sorunlarını özlü biçimde dile getirir.
Türkiye'nin köklü sorunlarına işaret etmekle birlikte, çok daha önemli bir unsur barındırır şiir. Meselelerin çözüm anahtarını gösterir. Bir arada, farklılıklarımızla birlikte nasıl insanca, mutlu yaşayabileceğimizi anlatır. Ahlaken nasıl bir yol tutulması gerektiğini özenle vurgular.
Her türlü kimlik kavgasının arkasında menfaat kaygısının olduğunu samimi ve dürüst bir tavırla dile getirir. Bu şekilde, toplumda su üstünde görünen kavgaların, altındaki pek de görünmeyen ana sebebini açık yüreklilikle ortaya koyar. Bu şekilde, Âşık Veysel Türkiye'nin yetiştirdiği ender ve bilge isimlerden biri olduğunu gösterir.
Büyük Ozan Âşık Veysel’e Dair Son Birkaç Söz
2023 yılı UNESCO tarafından Âşık Veysel yılı ilan edildi. Büyük Ozan’ın vefatının 50'nci yılı münasebetiyle isabetli ve kıymetli bir karar. Bu vesileyle toplum olarak, halk şiiri geleneğinin ve bilgeliğinin büyük ustası Âşık Veysel’i bir kez daha sevgi ve saygıyla anıyoruz. Başka birçok değerimiz gibi, Âşık Veysel gibi bilge bir kişiye sahip olmak bizler, ülkemiz ve insanlık adına büyük bir mutluluk kaynağı. Ne kadar onur ve kıvanç duysak azdır.
Âşık Veysel aramızda hiçbir ayrım ve kayırmacılık yapmadan toplum olarak hepimize mücevherden kıymetli bir miras, bir bakış açısı ve paha biçilmez öğütler bıraktı. Bu mirası ve öğütleri yeterince içselleştirmek ve üzerine yeni değerler katarak bizden sonraki kuşaklara aktarmak hepimizin ahlaki, insani görevi. Sözümüzle, hâl ve hareketimizle, yaşantımızla.
Âşık Veysel’in Dostlar beni hatırlasın dediği gibi, Ulu Ozan’ı daha fazla hatırlamak, sözlerindeki derin, insani mesaj ve öğütleri can kulağıyla dinleyip hayatlarımıza o doğrultuda yön vermek umuduyla.
Âşık Veysel ve Âşık İbrahim. Âşık İbrahim köyleri, kasabaları, şehirleri dolaşırken Âşık Veysel'e eşlik etmiş, ayrıca bir plakta birlikte türkü söylemişlerdir.
Not: Prof. Dr. Emre Bağce'nin Neşide Dergisi'nin UNESCO 2023 Aşık Veysel Anma ve Kutlama Yılı 50. Yıl Anısına Aşık Veysel Özel Sayısı için yazdığı yazı. (Neşide Dergisi, Yıl 7, Sayı 7, Bahar 2023, s.37-41).
Emre Bağce'nin diğer yazıları da ilginizi çekebilir
Göz atmak için tıklayın
Bu sayfayı beğendiyseniz, lütfen yorum yapmayı ve çevrenizle paylaşmayı unutmayın.
Etiketler: Emre Bağce,Âşık Veysel’in Bizlere Bıraktığı Eşsiz Miras ve Mesaj, Âşık Veysel, Âşık İbrahim, Âşık Veysel Şiirleri, Emre Bağce Yazıları, Neşide Dergisi, UNESCO 2023 Aşık Veysel Anma ve Kutlama Yılı
Okuryazar'ı keşfedin!
Okuryazar'a üye olup, daha fazla özellikten tamamen ücretsiz olarak yararlanabilirsiniz. Dilerseniz, kendinize köşe açabilir, anlık ileti paylaşabilir, yazılar kısmında ilgilendiğiniz konularda içerikler yazabilirsiniz.
Beğen ve Yorum Yap
Bu Yazının Yorumları
Şu yazılar da ilginizi çekebilir
Emre Bağce- 2 hafta önce
Hasan Aybars Arslan- 1 ay önce
Hasan Aybars Arslan- 1 ay önce