- Yazar: Okuryazar Editöryal
- Kategori: Medya
- Etiketler:
- Bu yazı Okuryazar’a 4 yıl önce eklendi ve şu anda 0 Yorum bulunmaktadır.
- Gösterim: 512
Basın özgürlüğü ve haberin objektifliği
Basın, özgürlüğün vazgeçilmez bir ögesidir, çünkü halkın, vatandaşların haklarını kullanabilmesi için gerekli olan bilginin sağlamasından ötürü insanlar, basın aracılığı ile olayların yorumlanmasına katılabilirler, toplumun gelişimini ve siyasal tercihleri etkileyen tutumlar edinebilirler ve eylemlerle içine girebilirler. Türkiye'de özellikle 1980 sonrası alınan 24 Ocak kararları ile birlikte liberalizmin ivme kazanmasıyla habercilik ve haberin objektifliğinde de önemli değişimler olmuştur. Yaşanan içe kapalı devlet modeli değişime uğrayarak Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ile artan ekonomik ve siyasal ilişkiler, gazetecilik mesleğini dönüşüme uğratmış ve basının tarafsızlığı artan kartelleşme ile tartışma konusu olmuştur.
Türkiye'de basının özgürlüğü he zaman tartışma konusu olmuştur. Basın tarihi alanında önemli çalışmalara imza atan Hıfzı Topuz, 1950 Demokrat Parti iktidarı döneminde, Basın Kanununun liberal bir basın kanunu olduğunu ifade ederken, bu kanunla birlikte hükümetin basın üzerindeki denetiminin hemen hemen ortadan kaldırdığını ifade etmiştir. Ancak daha sonrasında yine aynı iktidar döneminde yaşanan baskıların habercilik üzerindeki baskıları arttırdığını belirtmiştir.[1] Görüldüğü gibi her iktidar döneminde habercilik ve basın özgürlüğü tartışmaları olmuştur. Ancak bu tartışmalara getirilen bakış açıları farklılık kazanmış, kapitalizmin ekonomik çıkar indirgemeciliğiyle bu tartışmalar açıklanmaya çalışılmıştır.
Atilla Girgin, haberciliği “Gerçek, yeni, ilginç ya da önemli olayları, yalın, anlaşılır bir dille, açık ve kesin biçimde, taraflılıktan kaçınma ilkelerine uyarak haber haline dönüştürmek, sonra da hızla yayılmasını sağlamaktır” şeklinde tanımlamıştır.[2] Ancak bu tanımda ifade edilenlerin gerçekleşebilmesi için haberciliğin özgürlüğü son derece önemlidir. Basın özgürlüğünün, basının tarafsızlığına doğrudan ve dolaylı olarak etki yaptığı görülürken, bu etkinin haberciliğin olması gerektiği gibi işlemesinde engel teşkil ettiği görülmektedir.
1. HABER VE HABERCİLİĞİN TANIMI
Günlük hayatımızda birçok konu ve olayın medyada haber olarak yayınlandığını görmekteyiz. En önemli haberler gazetelerin baş sayfalarında, televizyon haber bültenlerinde görüntülü ve sesli olarak bizlere kısa sürede aktarılır. Bütün bu olay ve konular okur ve izler kitleye gerçek yaşamın içinden alınmış kesitler şeklinde iletilir. Bizlere gerçek diye verilen bu bilgiler gazeteciler tarafından farklı teknolojilerin yardımıyla farklı insanların ve farklı medya kuruluşlarının etkisiyle hazırlanır. Her gazetecinin, her bilim insanının, ya da siyasetçinin, sıradan vatandaşların başka bir anlatımla herkesin kendine göre farklı bir haber anlayışı dolayısıyla haber tanımı vardır. Herkes habere farklı anlamlar, işlevler ve sorumluluklar yüklemektedir. Sadece haberi haber yapan özelliklerden değil; haberin aranması, toplanması, yayınlanması birçok etkenden dolayı farklı haber anlayışı bulunmaktadır. Haber konusunda birçok ortak nokta üzerinde hemfikir olunmasına rağmen haber tanımında karşı karşıya gelinen durumlar bulunmaktadır, dolayısıyla bu durum farklı haber tanımları doğurmaktadır:[3]
Haber, insanların genelini ilgilendiren, belirli bir zamanda olan, bir fikri, olayı ya da sorunu aktaran yazıdır. Başka bir tanımıyla haber; belli bir zamanda ve yerde gelişen olayları merakı giderecek düzeyde ayrıntılı ve anlaşılır bir dille aktaran yazılardır.[4]
Haber bir olay değildir, olduktan sonra algılanabilen bir olgudur. Olayla özdeş değil, fakat olayın esas çerçevesi içinde tekrar kurulabilmesi hedefidir.[5]
Beklenen ya da beklenmeyen gelişmelerle ilgili bilgilerdir.[6]
Haber vaktinde verilen, toplumda çok sayıda kişileri ilgilendiren ve etkileyen, bu kişilerin anlayabileceği bir olay ya da kanattır.[7]
Belirli yer ve zaman içinde gerçekleşmiş çeşitli olayların bilmeyenlere aktarımıdır.[8]
Haber, insanoğlunun yakın ve uzak çevresiyle iletişiminde ilgisini çeken olayları öğrendiği bir olgudur, bir yazı biçimidir, bir ifade şeklidir. Bu bağlamda haberin, bir iletişim olgusu olarak açıklanması gereği bulunmaktadır.[9] Bu bağlamda habercilik kavramıyla ilgili de akademik çalışmalarda birçok tanım karşımıza çıkmaktadır. Bu tanımlardan bir kaçını şöyle sıralayabiliriz:
“Gerçek, yeni, ilginç ya da önemli olayları, yalın, anlaşılır, bir dille, açık ve kesin biçimde, taraflılıktan kaçınma ilkelerine uyarak haber haline dönüştürmek, sonra da hızla yayılmasını sağlamaktır.”
Türk Dil Kurumu “habercinin yaptığı iş” olarak tanımlamaktadır.
“Habercilik, genelde statüko değişikliğini, özelde statükonun devamını içeren olayların, haberci adı verilen kişi kişiler tarafından bireylere ve toplumlara aktarılmasıdır.”[10]
İncelenen diğer birçok tanımda da görüldüğü gibi ortak vurgu hız, tarafsızlık, bilgilendirme üzerine inşa edilmektedir. Atilla Girgin, haberciliğin ekonomi, bağımsızlık ve kültürel etkiler gibi yaklaşımlarla günümüzde ele alındığını belirtmektedir. Habercilik Türkiye'ye Batı'dan sonra girmiş bir iletişim biçimi olarak, zamanla çeşitli değişim ve gelişmelere uğrayarak internet teknolojilerinin gelişimiyle birlikte farklı bir anlam kazanmıştır. Dergi, radyo, televizyon, internet ve sosyal medya gazeteciliği gibi birçok farklı kategori ve tanımlamaları yapılmaktadır.
2. HABERİN OBJEKTİFLİĞİ
Basın özgürlüğü kavramı, özellikle demokratik ülkelerde önemli görülmektedir. Söz ve basın özgürlüğü olgusu, demokratik ve parlamenter ülkelerde ortaya konmuş olan kavramlardır. 17. yüzyıldan başlayarak yazılı basın alanında meydana gelen gelişmeler daha sonraları basının 4. kuvvet olarak kabul edilmesiyle sonuçlanmıştır. Dördüncü güç olarak kabul edildiği bu süreçte basın, siyasal iktidarın denetime yönelik anlayışından sıyrılabilmek ve özgürlüğünü elde edebilmek adına, mücadele etmek zorunda kalmıştır.[11]
Haberin objektifliği basının özgürlüğü ile doğrudan ilişkilidir. Dolayısıyla zaten özgür olmayan bir habercilik anlayışında, haberin de objektif olması düşünülememektedir. Bu açıdan öncelikle üzerinde durulması gereken konu haberin veya basının özgürlüğüdür. Basın özgürlüğü ile ilgili olarak İrfan Erdoğan'ın “Basın özgürlüğü, basın örgütlerine sahip olanlara aittir. Özgürlük sermayenin özgürlüğüdür. Basın olanaklarına ve araçlarına sahip olmayanlar için basın özgürlüğü, onlara rağmen, onların üstünde olan çatışmaların, rekabetin ve çıkarların özgürlüğüdür” tanımlaması dikkat çekmektedir.[12] Rıdvan Bülbül, basın özgürlüğü kavramının 17. yüzyılda ortaya çıktığını ve halk adına yönetenleri denetlemek için önemli olduğunu ifade etmektedir. Bülbül, İletişim Ve Etik başlıklı kitabında basın özgürlüğünün şu tanımına yer vermiştir: “Haber, fikir ve düşünceleri çoğaltıcı araçlarla serbestçe açıklayabilmek özgürlüğüne basın özgürlüğü denilmektedir.”[13]
Dünya'da ve Türkiye'de basın özgürlüğü kapitalist politikaların etkisiyle işlevsiz bir hal almaktadır. Bunda özellikle tekelleşmenin etkisi göz ardı edilemez. Tekelleşme, düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğüyle ilgili olmayıp, basın özgürlüğünü tehdit eden ve basında çoğulculuğu engelleyen bir durumdur.[14] Tekel kavramı, bir malın yapımının yalnızca bir kuruluşun elinde bulunduğu durum olarak tanımlanabilir. Bu tanım ışığında basın alanında tekelleşme ise, belirli büyüklükteki işletmelerin daha da büyümesi ve buna bağlı olarak basın işletmelerinin sayılarının azalması olarak ifade edilebilir.[15] Türkiye'de büyük sermaye sahiplerinin basın işine girmeleri gruplaşmayı da beraberinde getirdi. Bu da 19. yüzyıldan itibaren geleneksel gazetecilik anlayışında değişimlere neden oldu.[16] Bu değişimler gazetecilerin siyasal taraflılığına, haberin objektifliğine ve çok sesli habercilik anlayışında çeşitli dönüşümleri beraberinde getirdi. Bu durum habercilere olan güveni de ortadan kaldırdı. Rıdvan Bülbül'ün de vurguladığı gibi, kamuoyunda habercilere yönelik “yalancılık” yakıştırması yapılmaya başlandı.[17]
Türkiye'nin 80'lerin başında ekonomi politikalarındaki değişim, haberciliğin imalat sanayindeki gelişmelerle paralellik gösterdiğini ortaya çıkarmaktadır.[18] Kapitalist sistem içerisinde bir yarış halinde olan serbest piyasada, basının da bu şekilde işlemesi çeşitli güç ve egemenlik ilişkilerini ortaya çıkarmaktadır. Bu güç ilişkileri de amaçlı bir sonuç için güdülen ve basitten karmaşığa kadar değişen politikalarla olur.[19] Bu politikalarla birlikte haberci ya da gazeteci kurumundan bağımsız ve özgür haber yapmak konusunda başarısız olmaktadır.
Basının özgürlüğü, objektifliği açısından ön koşul oluştursa da bu özgürlük anlayışı sınırsız bir özgürlüğü içermemektedir. Basının, bir takım etik değerler, özel hayat, nefret söylemi, ırkçılık gibi birçok olumsuz içeriğin önlenmesi açısından da bir takım sınırlamalara tabi tutulması oldukça önemlidir.[20] Tarafsızlık, ancak habercinin tarafsız davranmayı ilke haline getirmesiyle sağlanır. Burada söz konusu olan yalnızca kişiler değildir. Yayın kuruluşlarının da haberciliğin en önemli özelliği olan tarafsızlığı kabul etmesi gerekmektedir.[21]
Tüm değişim ve dönüşümlerin haberciliğin tarafsızlığını doğrudan etkilediği oldukça açıktır. Ancak sadece siyasi ve ekonomik nedenlerle değil, gazetecilerin eğitimsizliği, kültürel etkenler ve daha birçok neden de haberin objektifliğini etkilemektedir. Taraflılıktan kaçınma, yani objektiflik, bireylerin, kitlelerin ya da okuyucuların, olguları en yoğun ölçüde doğru tanıma gereksinimi karşılamaktadır. Bu da iyi eğitilmiş, kültür düzeyi yüksek, dürüst ve yetkili bir muhabirin katkılarıyla zenginleşen ve anlaşılır hale gelen haber üretmekle mümkün olur. Atilla Girgin'e göre tam bir nesnellikten söz edilememektedir. Ancak bunun bir ikna süreci olmasından kaynaklandığını belirten Girgin, en doğru ve tarafsız şekilde haberciliğin yapılması gerektiğini ifade etmektedir.[22] Yine benzer bir şekilde Erkan Yüksel, eleştirel yaklaşımcıların, “insan” unsuru nedeniyle habercinin dolayısıyla da haberin objektif olamayacağını ifade ettiklerini belirtmektedir.[23] Taraf tutma ve seçicilik habercinin kişisel tercihlerine bağlı olarak da değişiklik göstermektedir. Her birey gibi çeşitli sosyal ve bilişsel gelişim sürecinden geçen gazetecinin, haber yaparken tüm değer yargılarını bir kenara bırakması düşünülemez. Haberin objektifliği, seçim, yorum, yazım ve redaksiyon gibi daha birçok düzenleme de ortaya çıkmaktadır.
SONUÇ
Türkiye'nin siyasi ve ekonomik gelişmişlik düzeyiyle paralellik gösteren demokrasi kurumlarının başında gelen basın, çeşitli çıkar ve güç ilişkilerini içinde barındırdığı için haberin en önemli ilkesi olan objektiflik de göz ardı edilebilmektedir. Medya patronlarının birbirinden farklı birçok sektörde faaliyet gösteren işletmelere sahip olmaları, çeşitli çıkar ilişkilerine girmelerine, kapitalizmin temelleri doğrultusunda yayıncılık yapmalarına neden olmaktadır. Ayrıca egemen iktidarlarla da çeşitli ilişkileri olan bu basın kuruluşları, çeşitli haber, röportaj ve köşe yazılarında tarafsızlığı ortadan kaldırmaktadır.
Atılan başlıklar, haberin hangi sayfada yer alacağı, haberin yayınlanmaması ve kullanılan fotoğrafın niteliği haberin objektifliğini etkilerken, bu durumdan sadece gazetecileri sorumlu tutmak ya da etik bir takım kuruluşlarla gazetecileri yargılamak doğru değildir. Basın kuruluşlarının finansmanı, tekelleşmesi ve siyaset ilişkisi gibi birçok sorunu görmezden gelmek doğru değildir. Bu açıdan, daha özgürlükçü ve daha bağımsız basın kuruluşlarına ihtiyaç vardır. İnsanlar için ekmek ve su gibi yaşamsal bir unsura dönüşen iletişim ve haberleşme, objektif haberciliğe olan ihtiyacı arttırmaktadır. Günümüz koşullarında bunu sağlamak ne kadar zor olsa da, katılımcı demokrasi ve daha çok hak arayışı bulunan bir toplumla bu mümkün olacaktır.
NOTLAR
[1] Hıfzı Topuz, Türk Basın Tarihi, Remzi Yayınları, İstanbul, 2003, s. 193.
[2] Atilla Girgin ve Seçil Özay, Haber Yazmak, İstanbul: Der Yayınları, 2013, s. 21.
[3] Oğuz Ünlüer, Medya ve Etik, AÜ Açık Öğretim Yayınları, Eskişehir, 2013, s. 83.
[4] Halil İbrahim Gürcan,Haberciliğin Temel Kavramları, AÜ Açık Öğretim Yayınları, Eskişehir, 2012, s. 47.
[5] Oya Tokgöz, Temel Gazetecilik, Ankara Üniversitesi SBF Yayınları, Ankara, 1981 s. 52.
[6] Girgin, Özay, a.g.e. s. 3.
[7] Bülbül Rıdvan, Halkla İlişkiler Ve Tanıtım, Nobel Yayınları, Ankara, 2000, s. 189.
[8] Birsen Haluk, Haber Toplama Teknikleri, AÜ Açık Öğretim Yayınları, Eskişehir, 2013 s. 3.
[9] Gürcan, a.g.e., s. 47.
[10] Girgin, Özay a.g.e., s. 21.
[11] Özgür Gülcennet, Osmanlı Devleti'nden Günümüze Basın Özgürlüğü Kavramının Anayasalar Bağlamında Ele Alınışı, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 2010, s. 12- 13.
[12] İrfan Erdoğan, İletişim, Egemenlik, Mücadeleye Giriş, İmge Yayınları, Ankara, 1997, s. 275.
[13] Rıdvan Bülbül, İletişim Ve Etik, Nobel Yayınları, Ankara, 2001, s. 18.
[14] Yaşar Salihpaşaoğlu, Türkiye'de Basın Özgürlüğü, Doktora Tezi, Ankara, 2007, s. 14.
[15] Ferhat Yıldız, Türk Anayasa Hukukunda Basın Özgürlüğü, Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2012, s. 65.
[16] Nazife Güngör, İletişim Kuramlar Ve Yaklaşımlar, Siyasal Kitabevi, Ankara, 2011, s. 145.
[17] Rıdvan Bülbül, Halkla İlişkiler Ve Tanıtım, Nobel Yayınları, Ankara, 2000, s. 206.
[18] Füsun Alver, Gazetecilik Bilim Ve Kuramları, Kalkedon Yayınları, İstanbul, 2011, s. 378.
[19] İrfan Erdoğan, İletişimi Anlamak, Erk Yayıncılık, Ankara, 2008, s. 438.
[20] Güven Büyükbaykal, Basın Özgürlüğü Kavramının Anlamı Ve Önemi, İst. Üni. İletişim F. Dergisi, İstanbul, 2004, s. 44.
[21] Basri Barut, , Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Haber Ve Yorum Düzleminde Türk Basınının Objektiflik Analizi, Elazığ, 2000, s.147.
[22] Girgin, Özay, a.g.e., s. 26.
[23] Erkan Yüksel, Medya Ve Habercilik, Konya: Çizgi Kitabevi Yayınları, 2010, s. 107.
KAYNAKÇA
Alver, Füsun, Gazetecilik Bilim Ve Kuramları, Kalkedon Yayınları, İstanbul, 2011.
Atılgan, Semra, Basın İşletmeciliği, Der Yayınları, İstanbul, 1998.
Barut, Basri, Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Haber Ve Yorum Düzleminde Türk Basınının Objektiflik Analizi, Elazığ, 2000.
Birsen, Haluk, Haber Toplama Teknikleri, AÜ Açık Öğretim Yayınları, Eskişehir, 2013.
Bülbül, Rıdvan, Halkla İlişkiler Ve Tanıtım, Nobel Yayınları, Ankara, 2000.
Bülbül, Rıdvan, İletişim Ve Etik, Nobel Yayınları, Ankara, 2001.
Büyükbaykal, Güven, Basın Özgürlüğü Kavramının Anlamı Ve Önemi, İst. Üni. İletişim F. Dergisi, İstanbul, 2004.
Erdoğan, İrfan, İletişim, Egemenlik, Mücadeleye Giriş, İmge Yayınları, Ankara, 1997.
Erdoğan, İrfan, İletişimi Anlamak, Erk Yayıncılık, Ankara, 2008.
Girgin, Atilla ve Özay Seçil, Haber Yazmak, Der Yayınları, İstanbul, 2013.
Güngör, Nazife, İletişime Giriş, Siyasal Kitabevi, Ankara, 2011.
Güngör, Nazife, İletişim Kuramlar Ve Yaklaşımlar, Siyasal Kitabevi, Ankara, 2011.
Gürcan, Halil İbrahim, Haberciliğin Temel Kavramları, AÜ Açık Öğretim Yayınları, Eskişehir, 2012.
Özgür, Gülcennet, Osmanlı Devleti'nden Günümüze Basın Özgürlüğü Kavramının Anayasalar Bağlamında Ele Alınışı, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 2010.
Salihpaşaoğlu, Yaşar, Türkiye'de Basın Özgürlüğü, Doktora Tezi, Ankara, 2007.
Tokgöz, Oya, Temel Gazetecilik, Ankara Üniversitesi SBF Yayınları, Ankara, 1981.
Topuz, Hıfzı, Türk Basın Tarihi, Remzi Yayınları, İstanbul, 2003
Ünlüer, Oğuz, Medya ve Etik, AÜ Açık Öğretim Yayınları, Eskişehir, 2013.
Yüksel, Erkan, Medya Ve Habercilik, Konya: Çizgi Kitabevi Yayınları, 2010.
Yıldız, Ferhat, Türk Anayasa Hukukunda Basın Özgürlüğü Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2012.
Türkiye'de basın özgürlüğü
Basın özgürlüğü
Basın özgürlüğü nedir
Basın özgürlüğünün sınırları
Haberde objektiflik
Beğen ve Yorum Yap
Sosyal Mecralarda da paylaşmayı sakın unutma :)
Bu Yazının Yorumları
Son Eklenenler
Son Yorumlar
Emre Bağce- 2 hafta önce
Çok güzel ezgilerimiz var, toplum olarak gençlerimi...Tükenmek Bilmiyor Kara Günlerim...
Hasan Aybars Arslan- 1 ay önce
Mimarinin dehası demek Bruna Taut için daha doğru b...İnsanî mimarinin İstanbullu ust...
Hasan Aybars Arslan- 1 ay önce
İnsanoğlunun hırsının sınır tanımazlığı. En büyük o...Dünyada Yüksek Bina Yarışı