Okuryazar / Dergi / I. Dünya Savaşı'nda Esir Düşen Türk Askerler yazısını görüntülemektesiniz.
2 kişi bu yazıyı beğendi
Beğen
I. Dünya Savaşı'nda Esir Düşen Türk Askerler

I. Dünya Savaşı'nda Esir Düşen Türk Askerler

Birinci Cihan Harbi olarak adlandırılan savaşın sonuçları, Dünya tarihinin en acı olaylarını barındırmakla beraber, Türk tarihi açısından da en vahim hikayelerin temelini oluşturmaktadır.

Binlerce Şehit ve Gazi dolu cephelerimizle birlikte, yalnızca kendi topraklarımızda değil, diğer cephelerde esir olarak düşmüş vatan evlatlarımızda bu hikayelerin acı olan başka bir tarafını oluşturmaktadır. Cihan Harbindeki esir sayımız net olarak bilinmese de sayıları azımsanmayacak kadar fazla ve hikayeleri de bir o kadar gönül dağlamaktadır.

Başlı başına çok derin bir Tarih olan Birinci Dünya Savaşı çalışmalarında, cephelerde esir düşen Türk evlatlarının da unutulmaması gerektiğini hatırlatır ve konuyla alakalı daha aydınlatıcı çalışmaların yapılması ihtiyacını vurgularız.

Birinci Dünya Savaşı'nda yalnızca İngilizlere, 150 bin civarında Askerimiz esir düşmüştü.

Bu Askerlerden bir bölümü Mısır'ın İskenderiye kenti civarında bulunan Seyd-i Beşir Usare Kampı'na Hapsedildi. Esir kampının tam ismi, 'Seyd-i Beşir Kuveysna Osmani Useray-ı Harbiye Kampı. Bu kampta, 1918 yılında Suriye-Filistin Cephesinde esir düşen 16. Tümen'in 48. Alayı'na bağlı Osmanlı Askerleri Tutulmaktaydı. 12 Haziran 1920 tarihine kadar iki yıl boyunca her türlü işkence, zulüm, eziyet, ağır hakaretler ve aşağılanmaya maruz bırakıldılar.

Bu insanlık dışı muamelenin sebebi Ermeniler idi. Kamptaki, Türkçe bilen Ermeni tercümanların yalan yanlış çevirileri ve gerçeği yansıtmayan kışkırtmaları sebebiyle, kampların yetkili İngiliz komutanları, geçmişin vermiş olduğu öfke ile, azılı Türk Düşmanı haline gelmişlerdi.

Nihayetinde savaş bitti. Fakat kamptaki oldukça ağır koşullar sebebiyle ölenler dışındaki sağ olan askerleri teslim etmek, İngilizlerin haliyle işine gelmemekteydi. Bunun nedeni; Olası yeni bir harp durumunda, Bu askerlerin Yeniden karşılarına çıkabilecekleri, Ermeni kışkırtıcılar tarafından, İngilizlerin beyinlerine işlenmişti.

Tek çözüm Toplu katliamdı…

Askerlerimiz, Mikrop arındırma bahanesiyle, süngü ve silah zoruyla Dezenfekte havuzlarına sokuldu. Fakat suya normalin çok üzerinde 'krizol' maddesi katılmıştı..

Mehmetçik, Suya daha ayağını soktuğunda, aşırı krizol sebebiyle haşlanıyordu. Ama, İngiliz Askerleri, dipçik darbeleri ve tekmelerle askerlerimizin havuzdan çıkmalarına izin vermiyorlardı.

Mehmetçikler, Bellerine kadar gelen suya başlarını sokmak istemediler. Bu sefer İngilizler havaya tehdit ateşleri etmeye başladılar.

Askerlerimiz, ölmemek için başlarını mecburen suya soktular. Fakat başını Sudan kaldıran artık göremiyordu. Gözleri yanmıştı…

Dışarı çıkanların halini gören sıradaki askerlerimizin direnişleri de maalesef fayda getirmedi.

Sonunda 15 bin askerimiz kör oldu. Bu insanlık dışı vahşet, 25 Mayıs 1921 tarihinde TBMM.' de görüşüldü. Milletvekilleri Faik ve Şeref Beyler Bir önerge vererek, Mısır'da esirlerin Krizol banyosuna sokularak, 15 bin vatan evladının gözlerinin kör edildiğini, Bunun faili olan İngiliz Doktor, Garnizon Komutanı ve Askerlerin cezalandırılması ve Diplomatik olarak gereğinin yapılması için, TBMM'nin teşebbüse geçmesini istediler. Ama Yeni kurulan Devletin bin türlü derdi vardı ve ağır sorunlarla uğraşmakta olan TBMM' de Bu hesap sorma işi maalesef unutuldu gitti...

MYANMAR'DAKİ BURMA TÜRK ŞEHİTLİĞİ


Esaret içinde geçen yıllar sürecinde vatanından çok uzak bir coğrafyada çeşitli salgın hastalıklar ve esaret şartları nedeniyle Şehit düşen 1.500 Türk Askerini barındıran, o dönemin İngiliz sömürgesi Birmanya, Bugün ki adıyla Myanmar‘da “Thayet Myo” denilen yerde bulunan şehitliktir.

Myanmar'daki vatan evlatlarımız, çeşitli hastalıklara yakalandılar. Kimisi Sıtma oldu… Kimi Verem, Dizanteri…

Yeterli bakım ve Doktor kontrolleri yapılmadığı için birçoğu Şehit düştü. Sağ kalanlar da açlıkla mücadeleyle bünyenin dirençsiz kalmasıyla esaret şartlarına yenik düştü.

Myanmar'daki Şehitlikte, Türkçe ve Burmaca kitabe ve 1916 Mart-Nisan tarihlerine çok fazla sayıda mezar taşı bulunmaktadır. Türk tarihinin hazin sayfalarından birini oluşturan bu şehitlik, gerek ilgisizlik, gerekse de doğa olaylarının etkisiyle bugün neredeyse tamamen ortadan kalkmış durumdadır.

Birinci Dünya Savaşı'nda esir düşen Askerlerimizden Myanmar'da şehit olan askerlerimizin dağılımı:

Meiktila'da 770
Shwebo'da 100
Aungban'da 20
Thayet'te 330

İşin daha acı tarafı ise, bugün Myanmar'daki Şehitliklerimiz resmen arazi parçası haline gelmiş ve içler acısı bir durumda olmasıdır.

Osmanlı Devleti'nin I. Cihan Harbi'ne girmeden önce İngiltere, Fransa ve Rusya'da binlerce vatandaşı bulunmaktaydı. Osmanlı Devleti'nin tarafsızlığını bozup İttifak devletleri safında savaşa girmesi, bu Devletlerdeki sivil Osmanlı vatandaşlarını oldukça zor duruma düşürmüş oldu. En başta İngiltere olmak üzere Fransa ve Rusya, sınırları dâhilinde bulunan Osmanlı vatandaşlarını “casus” olabilecekleri ihtimaliyle önce gözaltına aldılar ve daha sonra İttifak üyesi diğer ülke vatandaşlarının bulunduğu sivil esir kamplarına yerleştirdiler. Savaş sona erdikten sonra ise bu esirlerin büyük bir kısmı maalesef bulundukları ülkelerde yeniden oturma izni alamadı ve sınır dışı edildi.

Kovuldular…

NARGİN ADASI'NDA BULUNAN TÜRK ESİRLER


Cihan Harbi'nde 29-30 Ekim 1914 tarihlerinde Türk donanmasının Karadeniz'deki Rus limanlarını bombalamasının ardından başlayan ve Kafkas Cephesi çatışmaları ile süre gelen, 15 Aralık 1917 tarihinde ise fiilen biten Türk-Rus Savaşlarında, binlerce Türk askeri Ruslara esir düşmüştü.

Cephedeki Türk esirlerin sayısını tam olarak tespit etmek mümkün olmasa da, Osmanlı Hilal-i Ahmer Cemiyeti tarafından 1917 yılında Osmanlı esirleriyle ilgilenmek ve Türk esirlerinin miktarını tayin etmek üzere İskandinavya' ya gönderilen Türk Tarihçi Yusuf Akçura tarafından Kuzey Kafkasya'da yaklaşık olarak 20-30 bin ve Rusya'nın diğer yerlerinde de 30 bin olmak üzere toplam 60 bin Türk esir olduğunu belirtilmiştir.

Hazar Denizi'ndeki Nargin Adası, diğer adıyla Yılanlı Ada…

Nargin Adası, 3.1 kilometre uzunluğu, 900 metre eni ve yaklaşık olarak 900 dekarlık yüzölçümüyle bölgenin en büyük adası konumundadır.

O dönemde Ruslarla işbirliği içinde olan Ermeni askerler ve subayların da Esir olan Türklere işkence yaptığı belirtiliyordu.

KGB tarafından propaganda amaçlı çekilen kayıtlarda, 10-15 kişilik gruplar halinde ortada bulunan bir tencereden yemeklerini yiyen, açlık ve ağır kış şartlarına dayanamadıkları için hafızalarını ve sağlıklarını kaybettiği anlaşılan ve sağa sola sallanarak yürüyen esirlerin görüntüleri mevcuttu. Esir düşenlerin çoğunun şehit olduğu bilinen adada, çekilen görüntüler arasında, çoğu anne ve babasız kalan bebek ve çocukların toplu halde denize girmeleri de kaydedilmiş.

Sarıkamış Dayanışma Grubu Başkanı Prof. Dr. Bingür Sönmez, Nargin Adası'nın bir kısmının tamamen mezarlık olduğunu ve bu mezarlıktan getirdikleri kemikler üzerinde yapılan incelemelerde aralarında Türklerin de olduğunun ortaya çıktığını belirterek, Ada'nın Türk şehitliği yapılması için çalışacaklarını da ifade etti.

Belki de 22 Aralık 1914 - 5 Ocak 1915 tarihleri arasında sonuçlanan Sarıkamış Meydan Muharebesinde kaç yitiğimiz olduğunu hiçbir zaman kesin olarak öğrenemeyeceğiz. Ancak 5 Ocakta savaş bittiği zaman 7200 esir vermiş olduğumuz resmi kayıtlıdır. Bu sayı Kafkas Cephesi boyunca artarak 15.000 olmuştur. Yusuf Akçura Hilal-i Ahmer Cemiyeti'nin Harp Tarihi Encümenliği için hazırlamış olduğu Rusya'daki Türk esirlerin miktarı konusundaki raporda; 20-30 bini Kuzey Kafkasya'da ve 30 bin kadarı da Rusya'nın diğer yerlerinde olmak üzere toplam 60.000 Türk esiri olduğunu belirtmiştir. Rapora göre Ruslara esir düşen asker ve siviller Omsk, Tomsk, İrkutsk, Uralsk, Şamara, Kazan, Nijniy, Novgorod, Harkov, Bakü ve diğer bazı şehirlerde de olmak üzere özel kamplara götürülmüşlerdir.

KAPUSKASİNG ESİR KAMPINDAKİ ESİR TÜRKLER


Brantford'da 1914 yılında gözaltına alınarak esir kampına götürülen Türkler…

Brandford'da yaşayan sayıları yaklaşık 100 civarındaki Türk, 1914 yılında, çoğunluğu Ermeniler tarafından işletilmekte olan şehir merkezindeki pansiyonlardan polislerce toplanmış, önce Toronto'ya, sonra Kingston'a, daha sonra da Kapuskasing Esir Kampı'na yollanmışlardı.

Ermenilerle birlikte 1900'lü yılların hemen başında Kanada'ya geldikleri tahmin edilen bu Türkler, Brandford'da döküm işçisi olarak çalışmaktaydılar.

Cihan Harbi sırasında İngiltere'nin savaş ilan etmiş olduğu ülkelerden Kanada'ya göç etmiş kişiler “enemy aliens”, yani düşman yabancılar olarak ilan edilmiş ve yerel güvenlik kurumlarına giderek kayıt yaptırmaları ve düzenli olarak imza atmaları şart koşulmuştu.

Başta Avusturya-Macaristan İmparatorluğu'ndan gelmiş Ukraynalılar olmak üzere, Almanlar, Avusturyalılar ve Türkler bu kategoride yer almaktaydı. Bu kişiler, bir süre sonra da güvenliği tehdit ettikleri sebebiyle Kanada'nın çeşitli yerlerinde kurulmuş olan esir kamplarına götürülmüşlerdi.

Kanada'nın büyük ihtimalle ilk yerleşik Müslümanlarından olan bu Türkler ise bu kampların en büyüğü olan Ontario'nun kuzeyinde kurulmuş Kapuskasing Esir Kampı'nda tutulmuşlardı. II. Dünya Savaşı'ndan sonra Kanada'nın esir kamplarına ait tüm belgeleri imha etmesiyle Türkler'in akıbeti hakkında maalesef fazla bir bilgi bulunmamaktadır.

Darfler'ın çalışmalarına göre Osmanlı İmparatorluğu'ndan Kanada'ya gelmiş 205 kişi esir alınmıştı. Brandford'da yaşamakta olan Türkler, kasabanın posta şubesini bombalamayı planladıkları şeklindeki bir ihbar mektubunun ardından 10 Kasım 1914'te gözaltına alınmışlar, daha sonra ise trene bindirilerek Toronto ve Kingston üzerinden Kapuskasing Esir Kampı'na götürülmüşlerdi. Çok ağır şartlarda çalıştırılan Türk esirlerden bir tanesinin bu kampta öldüğü bilinmektedir. Fakat diğer Türkler hakkında bir bilgi bulunmamaktadır.

O dönemde Brandford Mount Hope Cemetery içinde “Turkish Plot” olarak adlandırılan bölgeye 1912- 1918 yıllarında 12 kişi gömülmüştü. 1912 yılında bu kısma gömülen ilk kişi Kanada'da ölen ilk Müslüman olarak kabul edilmektedir. Toronto'nun 832 kilometre kuzeyinde bulunan Kapuskasing kasabasındaki esir kampı 1914'ten 1920 yılına kadar aktif olarak faaliyetteydi.  Dünya Savaşı sırasında çoğunluğu Ukraynalılar olmak üzere Türklerin de aralarında bulunduğu, “düşman yabancı” ilan edilen binlerce kişi burada tutulmuştur. Bu kişiler, “zorunlu işçi” olarak çok ağır şartlarda ve zulüm içinde çalıştırılmıştır. Hatta birçoğu kaçmaya çalışırken vurularak, ya da ağır çalışma şartlarından ve bulaşıcı hastalıklar nedeniyle hayatını kaybetmiştir.

Kamp, savaşın bitmesiyle esirler ve politik hükümlülere tahsis edildi ve 1920'de tamamen kapatıldı. Bölgede halen o dönemde ölenlere ait Ukrayna Mezarlığı olarak bilinen geniş bir mezarlık bulunmaktadır. Ancak buraya nakledilen Türklerin akıbetleri konusunda net bir bilgi bulunmamaktadır.

Tarihi boyunca Binlerce Şehit vermiş ve halen vermekte olan aziz Milletimizin ve Devletimizin, Dünyanın çeşitli coğrafyalarında bulunan Şehitliklerimize daha fazla sahip çıkarak, gereken hassasiyetin göstermesini temenni ederiz. Unutulmamalıdır ki Onlar bu Vatanın evlatları ve bu vatan için kimileri bu topraklarda, kimileri ise daha önce hiç görmediği ve bir daha da vatan topraklarını göremeyeceği coğrafyalarda canlarını verdiler.

Aziz Şehitlerimizin Ruhu Şad Olsun… 

I. Dünya Savaşı'nda Esir Düşen Türk Askerler
Tunay Şendal


ok-isareti4-300.png Tunay Şendal'ın diğer yazıları da ilginizi çekebilir
       Göz atmak için tıklayın


ok-isareti4-300.png Tarih kategorisindeki diğer yazılar da ilginizi çekebilir
       Göz atmak için tıklayın


Bu sayfayı beğendiyseniz, lütfen yorum yapmayı ve çevrenizle paylaşmayı unutmayın.


Etiketler: Tunay Şendal yazıları, Tunay Şendal tarih yazıları, I. Dünya Savaşı'nda Esir Düşen Türk Askerler, Birinci Dünya Savaşı, Tarih Yazıları, Esir kampları


ok-isareti4-300.png Okuryazar'ı keşfedin!

Okuryazar'a üye olup, daha fazla özellikten tamamen ücretsiz olarak yararlanabilirsiniz. Dilerseniz, kendinize köşe açabilir, anlık ileti paylaşabilir, yazılar kısmında ilgilendiğiniz konularda içerikler yazabilirsiniz.

Beğen ve Yorum Yap
Sosyal Mecralarda da paylaşmayı sakın unutma :)

Bu Yazının Yorumları

Son Yorumlar

Mustafa Atagün- 1 hafta önce

İmzalayanların uymadığı bir beyanname!İnsan Hakları Evrensel Beyannam...

Emre Bağce- 1 ay önce

Çok güzel ezgilerimiz var, toplum olarak gençlerimi...Tükenmek Bilmiyor Kara Günlerim...

Hasan Aybars Arslan- 2 ay önce

Mimarinin dehası demek Bruna Taut için daha doğru b...İnsanî mimarinin İstanbullu ust...
Daha Fazlasını Gör