Okuryazar / Dergi / Maun Suresi - Türkçe Anlamı, Arapça Yazılışı, Okunuşu ve Tefsiri yazısını görüntülemektesiniz.
8 kişi bu yazıyı beğendi
Beğen

Maun Suresi - Türkçe Anlamı, Arapça Yazılışı, Okunuşu ve Tefsiri

Maun Suresi Mekke döneminde inmiştir. 7 âyettir. Mâ’ûn, yardım ve zekât demektir. Surede dindar veya inanıyor gibi gözüküp dini kendi menfaati için istismar eden kişilerin hali anlatılır. Aşağıda, Surenin anlamını, Arapça okunuşunu ve daha fazla bilgi edinmek isterseniz Tefsirini yani ayrıntılı Açıklama ve yorumlanmasını okuyabilirsiniz. 

Maun Suresi Türkçe Anlamı


Rahmân ve Rahîm olan Allah´ın adıyla

Gördün mü dini yalan sayanı? ﴾1﴿  İşte odur yetimi itip kakan;﴾2﴿  Ve yoksula yedirmeyi özendirmeyen!﴾3﴿  Vay haline o namaz kılanların ki, ﴾4﴿  Onlar namazlarının özünden uzaktırlar.﴾5﴿  Onlar halka gösteriş yaparlar.﴾6﴿  Hayra da engel olurlar.﴾7﴿

maun-suresi-turkce-6201.jpg

Maûn Suresi Arapça Yazılışı


سُورَةُ الْمَاعُونِ
بسم الله الرحمن الرحيم

1 أَرَأَيْتَ الَّذِي يُكَذِّبُ بِالدِّينِ

فَذَلِكَ الَّذِي يَدُعُّ الْيَتِيمَ 2

وَلا يَحُضُّ عَلَى طَعَامِ الْمِسْكِينِ3 

4 فَوَيْلٌ لِّلْمُصَلِّينَ

5 الَّذِينَ هُمْ عَن صَلاتِهِمْ سَاهُونَ 

6 الَّذِينَ هُمْ يُرَاؤُونَ

7 وَيَمْنَعُونَ الْمَاعُونَ


maun-suresi-arapca-7587.jpg

Maun Suresi Arapça Yazımın Türkçe Okunuşu


Bismillahirrahmanirrahim


1. Eraeytellezî yukezzibu bid-dîn.

2. Fezâlikellezî yedu'ul yetîm.

3. Velâ yehuddu alâ taâmil miskîn.

4. Feveylun lil-musallin

5. Ellezînehum. An-salâtihim sahûn.

6. Ellezînehum yurâûne

7. ve yemneûnel mâûn.

Mâun Sûresi Diyanet Tefsiri (Yorumu, Ayrıntılı Açıklaması)


Maun Suresi

(سورة الماعون)

Kur’ân-ı Kerîm’in yüz yedinci sûresi.

Sûrenin tamamının veya son dört âyetinin Medine döneminde nâzil olduğu şeklinde rivayetler varsa da (Âlûsî, XXX, 241) müfessirlerin çoğunluğu Mekke devrinin ilk yıllarında indiğini kabul etmektedir. Adını son âyetindeki “mâûn” kelimesinden alır. Bu kelime “zekât; komşular arasında sıkça ödünç alınıp verilen çeşitli ev eşyası” anlamlarına gelmektedir (aş. bk.). “Eraeyte, Dîn, Tekzîb, Yetîm” sûresi olarak da adlandırılır. Yedi âyet olup fâsılasıم، ن harfleridir.

Kısa bir sûre olmasına rağmen Mâûn sûresinde inkârcıların, din konusunda samimiyetsiz ve iki yüzlü insanların ahlâkî ve içtimaî kötülüklerini tanıtmak suretiyle önemli mesajlar verilmiştir. Sûre, içeriğinin önemine muhatapların dikkatini çekmek maksadıyla, “Dini yalanlayanı gördün mü?” şeklindeki soru ifadesiyle başlamaktadır. Müfessirler buradaki “din” kelimesinin “Kur’an, uhrevî yargı, Allah’ın hükmü, İslâm” gibi anlamlara geldiği görüşündedir (İbnü’l-Cevzî, IX, 244; Fahreddin er-Râzî, XXXII, 112). Bu âyetin, Mekke müşriklerinden olan ve kıyameti inkâr eden Âs b. Vâil hakkında nâzil olduğu rivayet edilmektedir. Daha sonra, dini asılsız saymanın insanın ahlâkında meydana getirdiği olumsuz etkilere yetimlere karşı şefkatsiz davranıp onları hor görme örneğiyle vurgu yapılır. Kur’ân-ı Kerîm’in başka âyetlerinde de yetimlerin mallarının ve haklarının korunup gözetilmesine dikkat çekilmektedir (meselâ bk. en-Nisâ 4/6, 10; el-İsrâ 17/34; el-Fecr 89/17; ed-Duhâ 93/6, 9). Ardından gelen âyette kınayıcı bir üslûpla yoksulların yiyeceklerini kendileri sağlamadıkları gibi başkalarını da buna özendirmekten uzak duranlara işaret edilir. Âyette “yoksulları doyurmak” yerine “yoksulun yiyeceği” denilmek suretiyle varlıklı olanların malında yoksulların haklarının bulunduğu belirtilmektedir. Nitekim bu husus, “Onların mallarında isteyenin ve yoksulun hakkı vardır” meâlindeki âyette de ifade edilmektedir (ez-Zâriyât 51/19).

Sûrenin son dört âyetinde ibadetlerine riya karıştıranlar, iyiliğe engel olanlar veya yoksullardan ihtiyaç duydukları şeyleri esirgeyenler kınanmıştır. İbn Abbas’tan nakledilen bir rivayete göre 5. âyette, yalnız kaldıklarında namazı terkedip başkalarıyla birlikte iken namaz kılan münafıklar kastedilmiştir (Taberî, XXX, 201; Kurtubî, XX, 212). Bu âyette namazı ciddiye almayan, eğlence kabilinden namaz kılan kimselere dikkat çekildiği şeklinde de yorumlar mevcuttur (Taberî, XXX, 201-202). Bazı müellifler, Mekke döneminde münafıkların bulunmadığını ve müşrik Araplar’ın da kendilerine özgü bir tür namaz kıldıklarını ifade ederek sûrenin ilk bölümünde olduğu gibi bu âyetlerde de Mekke müşriklerinin kastedildiğini söylemişlerdir (Ateş, XI, 116 vd.; Birkeland, IX [1958], s. 19, 26-27, 29).

Son âyette dini asılsız sayanların “mâûn”a da engel oldukları belirtilmiştir. Hz. Ali, İbn Abbas, İbn Ömer, Dahhâk ve İkrime buradaki mâûnu zekât olarak açıklamışlardır. İbn Abbas’tan gelen diğer bir rivayete göre ise kelime, insanların günlük hayatlarında birbirlerinden ödünç alıp verdikleri maddeleri ifade etmektedir (Taberî, XXX, 203 vd.). Mâûn kelimesinin sözlük anlamından hareketle bu âyette, âhireti inkâr eden kimselerin başkalarına küçük fedakârlıklarda dahi bulunmayacak kadar bencil bir karakterde oldukları vurgulanmaktadır. Sûrenin en önemli mesajı, Allah’a gönülden ibadet etmekle toplumsal hayatta yardımlaşma, şefkat ve merhametin dindarlık bakımından birbirinden ayrılamayacağı hususudur.

Mâûn sûresi üzerine yapılan çalışmalar arasında M. Fatih Kesler’in Kur’ân-ı Kerim’de (Mâun ve Kevser Sûrelerinde) İnsan Tipleri (bk. bibl.) ve Kutbettin Ekinci’nin Mâûn Suresi Tefsiri (yüksek lisans tezi, 1979, MÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü) adlı eserleriyle Harris Birkeland’ın “The Interpretation of Surah 107” başlıklı makalesi (bk. bibl.) zikredilebilir. 

Kâmil Yaşaroğlu

BİBLİYOGRAFYA:

Taberî, CâmiǾu’l-beyân, XXX, 200-206; Ahmed b. Hüseyin el-Beyhakī, es-Sünenü’l-kübrâ, Haydarâbâd 1344, II, 214; Vâhidî, Esbâbü’n-nüzûl, Kahire 1379/1959, s. 260; Zemahşerî, el-Keşşâf (Beyrut), IV, 290; İbnü’l-Cevzî, Zâdü’l-mesîr, IX, 244; Fahreddin er-Râzî, Mefâtîĥu’l-ġayb, XXXII, 111-116; Kurtubî, el-CâmiǾ, XX, 210-215; Süyûtî, ed-Dürrü’l-menŝûr, Beyrut 1403/1983, VIII, 644; Âlûsî, Rûĥu’l-meǾânî, XXX, 241-244; Elmalılı, Hak Dini, IX, 6162-6171; Süleyman Ateş, Yüce Kur’ân’ın Çağdaş Tefsiri, İstanbul 1991, XI, 113-121; M. Fatih Kesler, Kur’ân-ı Kerim’de (Mâun ve Kevser Sûrelerinde) İnsan Tipleri, Ankara 1995, s. 20-64; Mevdûdî, Tefhîmü’l-Kur’ân (trc. Muhammed Han Kayanî v.dğr.), İstanbul 1996, VII, 253-261; M. İzzet Derveze, et-Tefsîrü’l-Hadîs: Nüzul Sırasına Göre Kur’ân Tefsiri (trc. Şaban Karataş), İstanbul 1997, I, 191-194; H. Birkeland, “The Interpretation of Surah 107”, St.I, IX (1958), s. 13-29.


ok-isareti4-300.png Kur'an-ı Kerim'deki diğer Sureler de ilginizi çekebilir
      Göz atmak için tıklayın
 


Bu sayfayı beğendiyseniz, lütfen yorum yapmayı ve çevrenizle paylaşmayı unutmayın.


Etiketler: Maun Suresi, Kur’ân-ı Kerîm’in yüz yedinci sûresi Maun Suresi Türkçe Anlamı (Meali), Arapça Yazılışı, Okunuşu ve Diyanet Tefsiri


ok-isareti4-300.png Okuryazar'ı keşfedin!

Okuryazar'a üye olup, daha fazla özellikten tamamen ücretsiz olarak yararlanabilirsiniz. Dilerseniz, kendinize köşe açabilir, anlık ileti paylaşabilir, yazılar kısmında ilgilendiğiniz konularda içerikler yazabilirsiniz.

Beğen ve Yorum Yap
Sosyal Mecralarda da paylaşmayı sakın unutma :)

Bu Yazının Yorumları

  • Neslihan
    Neslihan Yetimi itip kakan, yoksula hak etitğini vermeyen kimseler...içinde şefkat ve merhamet duygusu taşımayan... duyarsız kimseler. Galiba, Mahzuni Şerif de Yiğit muhtaç olmuş kuru soğana, yoksulun sırtından doyan doyana derken bunları anlatıyormuş.
Son Yorumlar

Emre Bağce- 2 hafta önce

Çok güzel ezgilerimiz var, toplum olarak gençlerimi...Tükenmek Bilmiyor Kara Günlerim...

Hasan Aybars Arslan- 1 ay önce

Mimarinin dehası demek Bruna Taut için daha doğru b...İnsanî mimarinin İstanbullu ust...

Hasan Aybars Arslan- 1 ay önce

İnsanoğlunun hırsının sınır tanımazlığı. En büyük o...Dünyada Yüksek Bina Yarışı
Daha Fazlasını Gör