Okuryazar / Dergi / Parktan öte bir mekân: Hyde Park yazısını görüntülemektesiniz.
  • Yazar: Okuryazar Editöryal
  • Kategori: Çevre
  • Etiketler:
  • Bu yazı Okuryazar’a 4 yıl önce eklendi ve şu anda 0 Yorum bulunmaktadır.
  • Gösterim: 886
0 kişi bu yazıyı beğendi
Beğen
Parktan öte bir mekân: Hyde Park

Parktan öte bir mekân: Hyde Park

Kültür ve finans merkezi olarak bilinen Londra aslında irili ufaklı onlarca parkı ile ünlüdür. Yeşilin her tonunu barındıran bu parklar, 15 milyonu geçen nüfusu ile şehrin adeta solunumunu sağlar. Şüphesiz bunlardan en önemlisi ve ünlüsü Hyde Park'tır. Hyde Park VIII. Henry tarafından Westminster papazlarının elinden alınmış, I. James'e kadar özel av partilerinin yapıldığı avlanma alanı olarak kullanılmıştır. James özel korumalarla alana girişleri sınırlamış, I. Charles zamanında, 1637 yılında park kamuya açılmıştır. 1665 yılında yaşanmış olan büyük veba salgınından kurtulabilme umudu ile insanlar parka kamp kurmuşlar. Bu alanın halka açılması ile birlikte yüzlerce çeşit ağaç dikilmiş. Parkın çevresi tam 7 km. Dört bir tarafı İngiliz tarihini tasvir eden dev taklarla süslenmiş. Doğusunda Mayfair, batısında ise Kensington Gardens'le çevrilmiş. 350 dönümlük bir alanda kurulmuş olan Hyde Park Londra'nın merkezindeki en büyük parktır. Parkın güney tarafında Kraliçe Victoria'nın vefat eden kocası Prens Albert için yaptırdığı anıt bulunmaktadır. Anıtın karşı tarafında Royal Albert Hall, batısında ölmeden önce Prenses Diana'nın yaşadığı Kensington Sarayı bulunmaktadır. Kuzey doğusunda Marble Arch, girişinde ise Marble Arch ve Hatipler Köşesi (Speaker's Corner) bulunmaktadır. Şimdi bulunduğu yere taşınmadan önce, Marble Arch Buckingham Sarayına görkemli bir kapı olarak yapılmıştır. Parkın güney doğusunda, Hyde Park'ın girişinde Wellington Arch yer almaktadır. İngilizler için ağaçlar, sincaplar ve göl kenarında yapılan at turları gözde uğraşlar arasında yer almaktadır. Parkın kuzeydoğu köşesinde Hudson Bird Sanctuary bulunuyor. Bu mekân gündüzleri görkemli kutlama ve törenlere ev sahipliği yapıyor; akşamları da evsiz insanların mekânı oluyor. 1822 yılında yapılan Dev Achilles heykeli ise Dük Wellington döneminin zaferlerini anlatan kabartmalarla süslü. Yaz aylarında dahi güneş ancak dakika hesabı ile görülebildiğinden, Londra'da hava durumu haberler arasında dikkatle dinlenir. Sunucular heyecanlı ses tonları ile eğer güneşin görülebilme ihtimali var ise, bunu bir müjde gibi duyururlar. Güneş yüzünü biraz gösterdiğinde, tüm Londralılar parklara koşar. Şehrin merkezinde yer alması, Hyde Park'ı ayrıcalıklı kılıyor. Uçsuz bucaksız Hyde Park'ın çimleri rengârenk, dünyanın dört bir yanından gelmiş insanların akınına uğruyor. İnsanlar güneşle özlem giderme telaşı içinde çimlerin üzerine sere serpe yayılıyorlar. Güneşsiz zamanlarda ise, iş çıkışı ve sabahları aynı anda onlarca insanın spor yapma mekânı haline geliyor park. Bu devasa park bir kültür merkezi kimliğine sahip aynı zamanda. Sergiler, konserler ya da uluslararası organizasyonlar için hazır bir alan. Gelenekselleşen müzik konserlerine de ev sahipliği yapıyor. 2007 yılından bu yana her yıl Kasım ayının ortasından Ocak ayının ilk haftasına kadar Hyde Park, Winter Wonderland adıyla içinde lunapark, barlar, restoranlar, kafeler, hediyelik eşya satış büfelerinin bulunduğu bir eğlence merkezine dönüşüyor. 2012 Londra Yaz Olimpiyatları süresince, oyunların naklen yayınının dev ekranlardan yapıldığı bir festival alanı oldu Hyde Park. Yaz olimpiyatlarında triatlon yarışmalarına da ev sahipliği yaptı. Parkta, 2005 yılındaki terör saldırısında hayatlarını kaybedenler anısına yapılmış bir anıt bulunuyor. Anıtın üzerinde o saldırıda hayatını kaybeden Türk öğrenci Gamze Günoral'ın da adı yer alıyor. Hatipler Köşesi Bizde park denince yeşil, çim, ağaç, havuz, oturma bankı, çiçek vs. anlaşılıyor. Hâlbuki Hyde Park ününü, en eski ya da en büyük yapı olmasından ya da zengin bitki örtüsünden veya devasa anıtlarından almıyor. Ünü büyük ölçüde dünya üzerinde belki de hiç bir yerde başarılamayan hoşgörüye ev sahipliği yapıyor olmasından kaynaklanıyor. Hyde Park'ın bir marka haline gelmesi ve tanınmasında 1866 yılında Karl Marx`ın da içinde bulunduğu Reform grubunun lideri Edmund Beales'in işçi sınıfına oy hakkı kazandırmak amacıyla yaptığı yürüyüşün de payı var. Hükümet, göstericilerin parka girişini engellemek için, bütün kapıları kilitlemiş. Ancak yaklaşık 200 bin gösterici, bütün çitleri ve kapıları kırarak, parkı işgal etmiş. Sonunda 1872 yılında çıkarılan Parks Regulation Act (Parkları Düzenleme Yasası) ile muhalif grup ve kişilere toplantı ve ifade özgürlüğü tanınmıştır. Hafta sonları bu parka gelip hatipler köşesindeki kürsüden serbestçe konuşulabilir. Kraliçe'ye hakaret haricinde her türlü konuşmanın serbestçe yapılabildiği Hyde Park bir nevi milletlerarası sergi özelliği taşıyor. Hatipler Köşesi'nde konuşulanlar park dışında konuşulduğu takdirde suç teşkil edebilir, oysaki burada konuşulunca suç unsuru sayılmıyor. Aslında Hatipler Köşesi Soğuk Savaş yıllarında daha çok sendikacıları, sosyal demokratları ve sosyalistleri ağırlıyordu. 1979 İran Devrimi'nden sonra konuşmalar, dini bir içerik kazandı. Sovyet sisteminin ve Berlin Duvarı'nın 1989'da çöküşünden sonra ise ön saflara milliyetçiler geçmiştir. Bugün bu köşede liberallerden sosyalistlere, İslamcılardan, Hıristiyan aktivistlere, ateistlerden savaş aleyhtarlarına, feministlerden çevrecilere, marjinal ve sıra dışı gruplara, hemen herkese yer var. Hatipler Köşesi düşünce özgürlüğü ve açık tartışma için bir buluşma yeri. Aslında konuşmacılar aynı anda birbirlerine zıt şeyler söylüyorlar. Biri diğerinin inancına, bir diğeri de ötekinin siyasi görüşüne karşı. Bu mekânda görüşler ve fikirler kavgaya dökülmeden anlatılıyor. Belki konuşulan diller bile farklı ama herkesin üzerinde uzlaştığı ortak bir değer, hoşgörü. Belki de bu özelliğinden dolayı tüm dünyadaki serbest kürsü düşüncesinin kaynağı olarak burası gösteriliyor. İngiltere'nin sürekli kapalı ve gri havası, pahalı ve yoğun şehir hayatı, İngilizlerin Akdeniz insanına göre çok soğuk duruşu da hesaba katıldığında, sosyal yaşam için ciddi bir dezavantaj teşkil ediyor. Diğer taraftan, bütün streslerinizden kurtulabileceğiniz güzel, temiz ve bakımlı geniş parkların bolluğu da büyük bir avantaj oluşturuyor. Serpentine Gölü Hyde Park'ın ortasında Serpentine Gölü yer alıyor. Kraliçe Caroline zamanında (1730) Serpentine Gölü genişletilerek düzenlenmiş. Göl, yazın bot turlarının, kışın ise buz patencilerinin gözde mekânı. 1864'ten bu yana Serpentine yüzme kulübü geleneksel Christmas yüzme yarışmaları düzenlemektedir. En son 2012'de Londra Olimpiyatlarında erkekler ve bayanlar maraton yüzme müsabakaları yapılmıştır. Rotten Row Parkın Güney kısmında Rotten Row adında popüler bir at sürme pisti bulunuyor. 17. yüzyılın sonunda III. William`ın Kensington Sarayı'na taşınması ve sık sık James Park'ı ziyaret etmesi nedeniyle geçtiği ve kandillerle aydınlatılan bu yol daha sonraları Rotten Row – Kings Road adıyla anılmıştır. At binme pisti olarak kullanılmakta at yarışlarına ev sahipliği yapmaktadır. Londra'nın bilinen, tanınmış, gezilecek ve görülecek yerleri arasında yer alan “Hyde Park'ı kısaca tanıtmaya çalıştım. Bu gözde bir park olmanın ötesinde tarih, kültür, çevre ve geleneksel değerlere sahip çıkmanın davranış ve tutumunu da simgelemektedir. Darısı bizim ülkemizin başına diyelim.  
Beğen ve Yorum Yap
Sosyal Mecralarda da paylaşmayı sakın unutma :)

Bu Yazının Yorumları

Şu yazılar da ilginizi çekebilir

Son Yorumlar

Emre Bağce- 3 hafta önce

Çok güzel ezgilerimiz var, toplum olarak gençlerimi...Tükenmek Bilmiyor Kara Günlerim...

Hasan Aybars Arslan- 1 ay önce

Mimarinin dehası demek Bruna Taut için daha doğru b...İnsanî mimarinin İstanbullu ust...

Hasan Aybars Arslan- 1 ay önce

İnsanoğlunun hırsının sınır tanımazlığı. En büyük o...Dünyada Yüksek Bina Yarışı
Daha Fazlasını Gör