Şiddete dair
Şiddet, kadına şiddet özelinde hep gündemimizde oluyor. Maalesef, bu gidişle olmaya da devam edecek gibi gözüküyor. Birkaç gün evvel bir tanıdığımızın akrabası, orta yaş üstü, dört çocuk sahibi hanım öldüresiye dövülmüş ve hayati tehlikesi devam ediyormuş. Bir kadın, bir anne, bir evlat, ötesi, bir insan olarak çok üzüldüm.
Bu konu çok konuşuluyor, sosyolojik psikolojik tespitler yapılıyor, devlet kendince önlem almaya çalışıyor, ama yeterli düzeyde netice elde edilemiyor. İnsanı düzeltmediğiniz zaman hiçbir şeyi düzeltemezsiniz.
Bugün her alanda şiddeti tetikleyen, yanlış toplumsal öğretilerimizdir. Çocuklara doğdukları andan itibaren sevmekten çok dövmeyi gösteriyoruz. Masanın kenarına başını çarpan çocuğun acısını hafifletmeye, onu teselli etmeye masaya vurmakla başlıyoruz. Sahte bir suçlu buluyoruz. Sonra o çocuk her canı yandığında, her tökezlediğinde, vuracak birilerini arıyor. Hiç kendi dikkatsizliği yüzünden düşmüş olduğu ihtimali aklına gelmiyor, çünkü ta bebek iken şahsından çok karşıdaki kişi veya nesneyi suçlaması gerektiği öğretiliyor.
“Güçlü ol! Kimseye ezdirme kendini” seremonisini tekrarlıyoruz büyütene kadar, sonra eline geçen ilk fırsatta kendinden zayıf olanı ezmesi gerektiğine inandırarak gösteriyoruz nasıl güçlü olunacağını. Anne çocuğa, baba evdeki herkese, devlet topluma… Hiyerarşi böyle devam ediyor…
Güçlü olmanın şiddet kullanmayı meşru hale getirdiği bir toplumsal akıl var maalesef ve çocuklar hep o akılla yetiştiriliyor, sonuçsa malum. Hayvana, doğaya, insana şiddet uygulayan nobran kişilikler.
Oysa doğdukları andan itibaren çocuklarımıza kuvvetli olmanın vurmakla değil de korumakla, anlamakla, empati yapmakla, sevmekle olacağını öğütlesek. Hatayı başkalarında aramadan evvel kendisine bakması gerektiğine dair bir alışkanlık oluştursak. İnsanların üstünlüğünün ırkına, diline, cinsine göre değil ancak takvasına göre olduğu öğretisini hakkıyla anlatsak. “Merhamet etmeyene merhamet edilmez” hadisini anlayarak bir gün hepimizin merhamete muhtaç olacağı gerçeğini içselleştirsek. Eşrefi mahluk makamına ancak sevgiyle, hoşgörüyle, tahammülle, şefkatle çıkabileceğini yaşayarak göstersek.
Bir insanı yüreğinden yakalayamadığınız zaman elinizden kayar gider, bizler iş işten geçmeden evvel çocuklarımıza bıkmadan usanmadan sevmeyi öğretip özlerindeki cevherleri işleyip birer mücevher haline getirelim. Aksi takdirde gelecek kuşakların mesuliyetleri de üzerimizde olacaktır.
Beğen ve Yorum Yap
Sosyal Mecralarda da paylaşmayı sakın unutma :)
Bu Yazının Yorumları
Şu yazılar da ilginizi çekebilir
Son Eklenenler
Son Yorumlar
Emre Bağce- 3 hafta önce
Çok güzel ezgilerimiz var, toplum olarak gençlerimi...Tükenmek Bilmiyor Kara Günlerim...
Hasan Aybars Arslan- 1 ay önce
Mimarinin dehası demek Bruna Taut için daha doğru b...İnsanî mimarinin İstanbullu ust...
Hasan Aybars Arslan- 1 ay önce
İnsanoğlunun hırsının sınır tanımazlığı. En büyük o...Dünyada Yüksek Bina Yarışı