- Yazar: Okuryazar Editöryal
- Kategori: Deneme
- Etiketler:
- Bu yazı Okuryazar’a 4 yıl önce eklendi ve şu anda 0 Yorum bulunmaktadır.
- Gösterim: 230
Şikayet ederek mutlu olabilir miyiz?
Şikâyet bir motivasyon biçimi midir? İnsanlar bir araya geldiklerinde, muhabbetleri genellikle memnuniyetsizlikler üzerine kuruluyor. Eşinden, işinden, arkadaşından, komşusundan, çocuğundan, anne-babasından, zamandan, hatta havalardan dert yananlarla dolu etrafımız.
Birçok insan hayatından şikâyetçidir ama hiç kimse değiştirmek için harekete geçmez. Çünkü her değişim hareket ve çaba gerektirir, oysa bugünün insan tipolojisi oturduğu yerden dünyayı değiştireceğini zanneden, çalışmadan, hiçbir gayret sarf etmeden hayatının düzelmesini isteyen cinsten. İşsizlikten dert yakınırız ama iş beğenmeyiz. İnsani ilişkilerden dem vururuz ama ben duygusu öylesine baskındır ki onu aşamayız, azcık bir fedakârlıkta bulunmak istemeyiz. Yönetimden şikâyet eder ancak en ufak çıkar için susarız. Zamanın yetmediğini söyler fakat zamanı hoyratça kullanırız. Takdir etmekten çekinir itinayla şikâyet ederiz.
Peki neden? Çünkü etrafa dair her yakınma o bireyin hayatındaki sorumluluğunu biraz daha hafifletiyor: Bir nevi kendini aklama çabası, yaşamında vuku bulan olumsuzluklardan sorumsuz olma gayreti, rahatlama aracı, kısmi terapi. Kimi zaman başarısızlıkları pay etme saklama gayreti…
Bu devrin insanları olarak, o denli kendimize dönüğüz ki burnumuzun ucundan ötesini göremiyoruz. İşin kötüsü bunun farkında değiliz. Oysa ben merkezli dünyamızın dışına çıkıp, gerçek dünyayla ilişki kursak, başka hayatlara dokunsak, insani havsalamız için inanılmaz bir aydınlanma olacaktır.
Montaigne der ki “Hayatın uzunluğu değildir önemli olan, hayata ne değer kattığındır.” Başkalarının bize kattıklarını ya da katmadıklarını sorgulamak yerine biz etrafımıza ne değer katıyoruz onu sorgulamalıyız. Var olan sorunların çözümüne ne kadar katkı sağlayabiliyoruz, bunun için çaba sarf ediyor muyuz? Olaylara pozitif yanından mı bakıyoruz yoksa bir bardak suda fırtına koparanlardan mıyız? Bütün bunları kendi iç dünyamızda objektif olarak değerlendirmeliyiz. Çevremizin değişmesini istiyor isek öncelikle biz değişmeliyiz. Sabrederek, şükrederek, tahammül ederek, fedakârlıkta bulunarak, mücadele ederek. Aksi takdirde yaşamı elimizden kaçırmış oluruz.
Düşüncelerimizin akışı hayatımızın aynasıdır. Bizler homurdanan ama hiçbir şey yapmayan bir nesil istemiyor isek şimdiden çocuklarımıza örnek olmalıyız. Yakınan değil, gayret eden, çalışan, mutlu insanların oluşturduğu bir geleceğimiz olsun.
Çünkü mutluluk da, mutsuzluk da bulaşıcıdır ve şikâyet ederek asla mutlu olamayız.
Beğen ve Yorum Yap
Sosyal Mecralarda da paylaşmayı sakın unutma :)
Bu Yazının Yorumları
Şu yazılar da ilginizi çekebilir
Son Eklenenler
Son Yorumlar
Emre Bağce- 2 hafta önce
Çok güzel ezgilerimiz var, toplum olarak gençlerimi...Tükenmek Bilmiyor Kara Günlerim...
Hasan Aybars Arslan- 1 ay önce
Mimarinin dehası demek Bruna Taut için daha doğru b...İnsanî mimarinin İstanbullu ust...
Hasan Aybars Arslan- 1 ay önce
İnsanoğlunun hırsının sınır tanımazlığı. En büyük o...Dünyada Yüksek Bina Yarışı