- Yazar: Okuryazar Editöryal
- Kategori: Kitap
- Etiketler:
- Bu yazı Okuryazar’a 4 yıl önce eklendi ve şu anda 0 Yorum bulunmaktadır.
- Gösterim: 356
Sokrates'ten Aşık Veysel'e
Bu kitabın temelleri uzun yıllar önce atıldı; peyderpey bugüne ulaştı. Bir bahar mevsiminde, felsefe ve siyasete ilgi duyan, erdemli yaşam üstüne kafa yoran bir grup öğrencimle birlikte Platon'dan Arendt'e önde gelen düşünürler üstüne söyleşi üslûbuyla bir ders işliyorduk. Bu kişiler arasında, Maverdi de vardı, Erasmus da; Nizamülmülk de vardı, La Boetie de; hayli geniş bir alanda, her bir düşünürün belli başlı eserlerini tartışarak siyasetin uçsuz bucaksız dünyasında seyahat ediyorduk.
İyi insan, iyi toplum ve iyi yönetim üstüne nice tartışmalar yürütmüş ve ‘klasik düşüncelerin güncel sorunlara çözüm üretip üretemeyeceği' sorusunu neredeyse her söyleşimizin uğrak noktalarından biri hâline getirmiştik; baharın sonuna doğru bu soruya ekseriyetle olumlu cevap veriyorduk. Özellikle, yurttaşlık ve yönetime katılıma dair içinde bulunduğumuz ortama hayli duyarlı bir bakış hâkim olmuştu. Öyle ki, düşünmenin, içinde yaşamak istediğimiz dünyaya ulaşmak ya da onu kurmak için elzem olmakla birlikte tek başına yetersiz kalacağı sonucuna varmıştık. Anlamlı bir yaşamın diğer yarısı eylemek, düşünülenleri mümkün mertebe hayata geçirmek ve paylaşmaktı. Bu tasavvuru ve heyecanı hissedenler arasında ortak bir dil de tebellür ediyordu. Yılın sonuna doğru, kendiliğinden ortaya gönüllü bir çalışma grubu çıktı ve bu grupta bulunanlar tartıştıkları, konuştukları hususları kayıt altına almaya, seçecekleri filozoflar ve siyasal düşünürler üzerine karınca kararınca birer deneme yazmaya karar verdiler.
Yaz ile birlikte çalışma grubunun üyeleri hep birlikte araştırmaya, çalışmaya, bilgilerini paylaşmaya koyuldu. Bu niyetle faaliyette bulunmanın kendisi çoktan kendi başına bir amaç oluvermiş, ele alınan düşünürler de sanki çalışma grubunun birer üyesi hâline gelmişti. Herkes çalışmaktan ve üretmekten dolayı mutluydu. Yaz tatili nedeniyle Türkiye'nin dört bir yanına dağılmış olmalarına rağmen, çalışma grubu üyeleri sıklıkla bir ara geliyor, yazdıklarını paylaşıyor, birbirlerinin yazdıklarını okuyor ve önerilerde bulunuyorlardı. Hâsılı, herkes hummalı ve heyecanlı bir gayret içindeydi.
Temel bir ilkeyi onaylamış ve paylaşmıştık hepimiz: Öğrenmeye yeni başlayan ve öğrendiği bir şeyi çevresindekilerle paylaşmaya can atan bir kişinin ruh haliyle yazacaktık. Mümkün mertebe, ilköğretimden üniversiteye, geniş bir okuyucu kitlesine seslenecektik. İşte, Sokrates'ten Aşık Veysel'e: İnsan, Toplum ve Yönetim Üstüne Denemeler başlığını taşıyan bu derleme böyle bir anlayışın ve çabanın ürünü.
Kamusal yaşamın ve kamusal mutluluğun giderek bencil çıkarlar için feda edildiği, insanların açgözlülüğe, rekabete yönelip savaşlara ve felaketlere duyarsız kaldığı bir dünyada, bizler bunun aksinin mümkün olabileceğini düşünerek çalışmalarımız sırasında katılımı, dayanışmayı, tartışmayı, paylaşımı hem konu edindik hem de yaşadık. Ele aldığımız düşünürleri kendi dostlarımız görüp, kendilerini farklı pencerelerden yeniden yorumladık. Her bir arkadaşımız ilgi duyduğu düşünürü kendisi önerdi. Çalışmayı hayli renkli kılacağı düşüncesiyle yazılarda farklı yöntemlerin kullanılması benimsendi.
Yaptığımız işin zevkli yanlarından biri bu çalışmadaki yazıları takdim etmek elbette. Kadir Dede “Bir Dostu Uğurlarken” başlıklı ilk yazıda Sokrates'e yöneltilen genç yurttaşları saptırmak biçimindeki haksız iddiayı ele aldı; Sokrates'in yargılanmasını, mahkûm edilmesini ve idamını arkadaşı Kriton aracılığıyla yeniden yorumladı. İkinci yazıda, Zeynep Ertuğrul “İdeal Devlet Arayışı” başlığı altında Farabi'nin siyasal modelini ve büyük düşünürlerden Platon ve Aristoteles'le düşünsel akrabalığını Farabi'nin iç dünyasına girerek yeni bir senaryo ile değerlendirdi. “İyi Yönetim Üstüne Mektup” başlıklı üçüncü yazı, bu satırların yazarına aittir ve İbni Haldun'un Mukaddime'si içinde yer alan bir mektubu yorumlamaktadır. Bir metnin görece farklı okunabileceği hatırda tutularak, söz konusu mektubu okuyucuların da görmeleri ve onu yeniden yorumlayabilmeleri için yazının sonuna ekledik.
M. Vedat Katıtaş, Machiavelli'nin Prens adlı yapıtını “Monarşinin Kısır Döngüsü” başlığı ile neredeyse bir film senaryosuna dönüştürdü ve saltanatın, zorbalığın, monarşinin iç yüzüne, yükselmesine ve düşüşüne ışık tuttu. Yeşim Özer, “Değişen Günler” başlıklı yazısında Thomas More'un ütopyasını yeniden ele aldı; bizleri Thomas More'un dünyasına götürürken, her birimizin içinde az çok bulunan ütopyacılığı yeniden canlandırdı; bizleri bir anlamda özgürlük, eşitlik ve adalet için canını veren erdemli birer More olmaya davet etti. Eşitlik ve özgürlüğün mücadele gerektirdiğini ve bir bedelinin olduğunu ilan eden More'u altıncı yazıda Sedanay Akgün'ün “Rousseau ile Eşitlik ve Özgürlük Üstüne Söyleşi”si izliyor. Bir kez daha, eşitlik ve özgürlüğün ne olup olmadığını sorgulama imkânı buluyoruz Rousseau ile yapılan söyleşide. Yedinci yazıda, Senem Özçalcı felsefenin önde gelen ismi Immanuel Kant'a Birleşmiş Milletler'de savaş karşıtı bir söylev verdirmeyi başarıyor; her ne kadar kimi zorba devletlerin temsilcileri Kant'ı susturmaya çalışsa da, Kant söylevini yine de tamamlıyor. Sekizinci yazı, 20. yüzyılın en önemli düşünürlerinden biri olan Hannah Arendt ile ilgili. Işılay Narin “Hoşça Kal İnsanlık” başlıklı yazısında Arendt'i birkaç günlüğüne dünyamıza konuk ediyor. İnsanlık durumumuzdan totalitarizme ve şiddete varıncaya kadar birçok konu üzerinde duruyor Arendt. Son yazı hepimizin bildiği ya da bildiğini sandığı değerli bir ozanımıza, Aşık Veysel 'e dair. Onur Ünlü “Hayata Dostça Bir Bakış” başlıklı yazısında, şiirlerinden örneklerle Âşık Veysel'in hayatını, felsefesini inceliyor; Veysel'in bizlere bırakmış olduğu toplum modelinin temellerini açığa çıkarmayı amaçlıyor.
Bu yapıtta yer alan yazıların sıralamasında düşünürlerin yaşadıkları dönemler esas alındı. Yalnızca, Aşık Veysel'i, siyasal düşünürler arasına yeni katıldığı düşüncesiyle, kendisiyle yaklaşık aynı dönemde yaşayan Hannah Arendt ile yer değiştirdik.
Yazarlar olarak, bu derlemeyi yazdığımız sırada eleştiri ve önerileriyle bizlere katkı sağlayan tüm arkadaş ve dostlarımıza teşekkür ediyoruz. Yazım sırasında ve öncesinde her türlü desteği bizlerden esirgemeyen ailelerimize ve bizlerin bu tür konulara ilgi ve duyarlılık göstermesini sağlayan tüm hocalarımıza ayrıca ve özellikle şükranlarımızı sunuyoruz.
Kitabımızı tüm zamanlarda ve tüm yeryüzünde hemcinsleri tarafından haksızlığa, zulme uğramış insanlara adıyor; eşitlik, özgürlük, adalet ve kardeşlik esasına dayanan mutlu ve erdemli bir dünya arayışını sürdüren ve buna katkıda bulunan sağduyulu insanlara armağan ediyoruz.
Sokrates'ten Aşık Veysel'e
Der. Emre Bağce
Sokrates'ten Aşık Veysel'e
Der. Emre Bağce
Beğen ve Yorum Yap
Sosyal Mecralarda da paylaşmayı sakın unutma :)
Bu Yazının Yorumları
Son Eklenenler
Son Yorumlar
Emre Bağce- 2 hafta önce
Çok güzel ezgilerimiz var, toplum olarak gençlerimi...Tükenmek Bilmiyor Kara Günlerim...
Hasan Aybars Arslan- 1 ay önce
Mimarinin dehası demek Bruna Taut için daha doğru b...İnsanî mimarinin İstanbullu ust...
Hasan Aybars Arslan- 1 ay önce
İnsanoğlunun hırsının sınır tanımazlığı. En büyük o...Dünyada Yüksek Bina Yarışı