Okuryazar / Kitaplar / Birinci Dünya Savaşı ve Çanakkale'de Türk Donanması isimli kitabı görüntülemektesiniz.
Birinci Dünya Savaşı ve Çanakkale'de Türk Donanması

Birinci Dünya Savaşı ve Çanakkale'de Türk Donanması

4 kişi beğendi
2 kişi okudu
1 kişi inceledi ve yorumladı
2 kişi alıntıladı ve paylaştı
Hakkında

Birinci Dünya Savaşı ve Çanakkale'de Türk Donanması

Birinci Dünya Savaşı ve Çanakkale'de Türk Donanması Pdf e-kitap oku / indir


Fevzi Kurtoğlu'nun Birinci Dünya Savaşı ve Çanakkale'de Türk Donanması kitabı Okuryazar’ın dijital kitaplığında. Pdf e-kitap olarak okuyabilir, indirebilirsiniz.
İçindekiler
BİRİNCİ KISIM

Türkiye Sularında Deniz Savaşı Harekâtı

Savaş İlanından Önce
Goben ve Breslav’ın Akdeniz’deki Harekâtı
Almanya ile Osmanlı Arasında İttifak Yapılması
İngiliz Tersanelerindeki Savaş Gemileri
Alman Savaş Gemilerine Türk Bayrağı Çekilmesi
Türk Filosu Karadeniz’de

İKİNCİ KISIM

Çanakkale Savaşları

18 Marttan Önce
Çanakkale Boğazı’nın Önemi
Çanakkale Boğazı’nın Coğrafi Durumu
Çanakkale Boğazı İstihkâmları
Giriş Grubu
Çanakkale Boğazı’nda Savaş Hazırlıkları
Sonradan Yapılan Savunma Vasıtaları
İlk Bombardıman
Çanakkale Boğazı’nda Düşman Denizaltıları ve Mesudiye’nin Batışı
Çanakkale’ye Saldırı Planı
Giriş Grubu ve İkinci Saldırı
Giriş Grubunun Susturulması
Merkez Bataryalarına Hücum
Torpil Tarayıcıları

ÜÇÜNCÜ KISIM

18 Mart Saldırısı

Saldırı Sabahı
Uçak İle Keşif Yapılması
Hücum Planı
Bombardımana Başlanması
Bouvet’nin Batışı
Geri Çekilme ve Diğer İki Zırhlının Kaybı
Tarafların Kayıpları

DÖRDÜNCÜ KISIM

18 Marttan Sonraki Durum

Karaya Asker Çıkarma Öncesi
Demirhisar Botunun Harekâtı
Düşman Denizaltılarının Marmara’ya Giriş Teşebbüsleri ve E-15
Gelibolu Yarımadası’nın Coğrafi Yapısı
İngiliz ve Fransız Kuvvetlerinin Çıkarma Planı
25 Nisan Çıkarması
Arıburnu’nda
Yarımadanın Güney Kısmında
Kumkale’de

BEŞİNCİ KISIM

Marmara’da İngiliz ve Fransız Denizaltıları

Joule Denizaltısının Batışı
E-11’in İlk Seferi
E- 12 Denizaltısının Macerası
E-7 Denizaltısı
Mariotte Fransız Denizaltısının Batışı
E-11 İkinci Seferi ve Peyk-i Şevket’in Torpillenmesi
Barbaros Hayreddin Zırhlısının Batışı
E-2 Denizaltısı
E-7 Denizaltısının Batışı
Bir Fransız Denizaltısının Ele Geçirilişi
Denizaltı Denizaltıya Karşı ve E-20’nin Batışı
Yarhisar Muhribinin Kaybı
İngiliz Denizaltıları ile Top Savaşları

ALTINCI KISIM

Aşırtma Atış

Aşırtma Atış Nasıl Yapılır?
Bir Topun Namlusu Nasıl Parçalanır?
Üsküdar Vapurunun Batışı

YEDİNCİ KISIM

Çanakkale’de İngiliz Zırhlılarının Batırılması

Goliath’ın Batışı
Çanakkale’de Alman Denizaltıları
Anafartalara Asker Çıkarılması
Gelibolu Yarımadası’nın Tahliyesi

SEKİZİNCİ KISIM

Karadeniz’de Tarafların Deniz Kuvvetleri

Karadeniz-Rus Sahilleri
Birinci Mıntıka
İkinci Mıntıka
Odessa Limanı
Üçüncü Mıntıka
Nikolayev Tersanesi
Dördüncü Mıntıka
Beşinci Mıntıka
Sivastopol Limanı
Altıncı Mıntıka
Yedinci Mıntıka
Sekizinci Mıntıka
Dokuzuncu Mıntıka
Onuncu Mıntıka
Türk Donanması
Karadeniz-Türk Sahilleri
Sinop Limanı
İstanbul Boğazı
Türk ve Rus Filolarının Mukayesesi

DOKUZUNCU KISIM

1914 Senesinde Karadeniz Olayları

Rus Karadeniz Filosunun Faaliyeti
Poti Bombardımanı
Trabzon ve Tuapse Bombardımanları
Türk ve Rus Filoları Arasında İlk Çatışma
Batum Bombardımanı
Yavuz’un Mayına Çarpması
Türk-Rus Kruvazörleri Arasındaki Savaşlar
Hamidiye ile Rus Kruvazörlerinin İkinci Karşılaşmaları

ONUNCU KISIM

1915 Senesi Olayları

Karadeniz Boğazı’nın Bombardımanı
Odessa Saldırısı ve Mecidiye’nin Kaybı
Karadeniz’de Rus Mayınları
Rus Muhrip ve Denizaltılarının Faaliyetleri
Yavuz ve Rus Denizaltılar

ONBİRİNCİ KISIM

1916 Yılı Olayları

Yavuz ile İmparatoriçe Mariya
Karadeniz’de Alman Denizaltıları
Varna Bombardımanı
Romanya’nın Harbe Girişi ve Deniz Uçakları
İmparatoriçe Mariya Dretnotunun Kaybı
Köstence’nin İşgali
Gayret-i Vataniye Muhribinin Kaybı
Midye ve İğneada’nın Bombardımanı

ONİKİNCİ KISIM

1917 Yılı Olayları

Yılan Adası Seferi
İngiliz Uçaklarının İstanbul’a Saldırısı ve Yadigâr-ı Millet’in Batışı
Rus İhtilali ve Karadeniz Donanması
Brest-Litovsk Mütarekesi

ONÜÇÜNCÜ KISIM

1918 Yılı Harekâtı

İmroz Baskını ve Midilli’nin Kaybı
Yavuz Nara Sığlığında
E-14 Denizaltısının Batışı

ONDÖRDÜNCÜ KISIM

Türk Savaş Gemileri Rus Sahil ve Limanlarında Türk Sancağı Dalgalandırdı

Rusya ile Barış Görüşmeleri
Karadeniz’de Ortaya Çıkan Yeni Durum
Türk Bayrağı İndirilmez
Hamidiye Kruvazörü Odessa’da
Sivastopol’ün İşgali
Mecidiye’ye Türk Bayrağı Çekilmesi
Yavuz Havuzda
Türk Donanması Novorossiysk’de
Rus Dretnotu ve Muhripleri Nasıl Batırıldı?
Azak Denizi Harekâtı
Kafkas Harekâtı ve Hazar Denizi

ONBEŞİNCİ KISIM

Mondros Mütarekesi

ONALTINCI KISIM

Mondros Mütarekesi’nden Sonraki Durum

Sevr Antlaşması’nın Denizciliğe Dair Maddeleri
Orijinal Metin Transkripsiyonu

Ekler
Dizin


ÖNSÖZ

Üzerinden bir asır geçen Birinci Dünya Savaşı’nın en az bilinen ve ihmal edilen yönü denizlerdeki mücadeleler olmuştur. Her ne kadar son yıllarda Çanakkale muharebelerinde 18 Mart 1915’in deniz zaferi olarak kutlanması bir farkındalık oluşturmuş ise de savaş boyunca Türk Donanması’nın Karadeniz, Marmara ve Ege Denizi’ndeki yoğun faaliyetleri ile savaşın diğer cephelerinde bahriyelilerin lojistik destek ve gayretleri yeterince ilgi görmemiştir. Yayına hazırladığımız eser Birinci Dünya Savaşı’nda ve Çanakkale’de Türk Donanması’nın faaliyetlerini ihtiva etmektedir ve denizcilik tarihi alanındaki önemli bir boşluğu dolduracak içeriktedir. Eseri kaleme alan deniz tarihçisi Fevzi Kurtoğlu’nun döneme şahitlik etmesi ise verdiği bilgileri daha da değerli kılmaktadır.

Bilindiği gibi Birinci Dünya Savaşı, Avrupa’da 19. yüzyıl ile 20. yüzyıl başlarında meydana gelen siyasi ve ekonomik hadiselerin sonucu olarak patlak verdi. Avrupa’da 1815 Viyana Kongresi ile oluşturulan İngiltere merkezli güçler dengesi, tam yüzyıl sonra büyük bir hesaplaşmaya ve sömürge paylaşım savaşına dönüştü. Bu hesaplaşmayı tetikleyen en önemli etkenlerden biri Almanya ve İtalya’nın milli devletler olarak tarih sahnesine çıkmaları oldu. 20. yüzyılın başlarında, dünyada sömürge haline getirilmemiş toprakların önemli kısmı ise Osmanlı İmparatorluğu sınırları içindeydi.1

Dünya savaşına girilirken İngiltere eksenli blokta Fransa ve Rusya yer alarak Üçlü İtilaf Devletleri’ni oluştururken; buna karşılık Almanya ise Avusturya-Macaristan ve İtalya ile Üçlü İttifak cephesini kurmuştu. Buna daha sonra Osmanlı İmparatorluğu da katıldı. Bloklar arasında giderek artan silahlanma yarışı bunalımı tırmandırdı ve 1914 yılında Balkanlar’da patlak veren bir kıvılcım, Dünya Savaşı’nın başlamasına neden oldu. Bir Sırp milliyetçisi Avusturya-Macaristan İmparatorluğu veliahdını 28 Haziran 1914’te suikastle öldürünce, bu ülke Sırbistan’a saldırdı. Bu durumda Sırbistan’la anlaşmış olan Rusya, Avusturya-Macaristan’a savaş açtı. Ardından Avusturya’ya garanti vermiş olan Almanya, Rusya’ya ve bunun üzerine Fransa ile İngiltere de Almanya’ya savaş açtı. Böylece birbirlerine ittifaklar yoluyla bağlanmış olan devletlerin zincirleme olarak kendilerini bir savaş içinde bulmasıyla tam bir Avrupa muharebesi başlamış oldu (28 Temmuz 1914).2

İtalya ve Osmanlı Devleti savaşın başında tarafsızlıklarını ilan ettiler. Almanya’nın bir baskın savaşla Fransa’yı ele geçirme stratejisi uygulanamadı ve 1914 yılının yaz aylarında Avrupa’daki savaş bir tabya mücadelesi haline dönüştü. Almanya, üzerindeki baskıyı hafifletmek ve savaşı geniş bir cepheye yayabilmek için Osmanlı Devleti’ni kendi yanında savaşa sokmak üzere çaba içine girdi3.

Dünya savaşının kaderini denizlerdeki üstünlük ve deniz savaşları değiştirdi diyebiliriz. Çanakkale bunun en çarpıcı örneğini oluşturur. Nitekim sonuçta savaşın galibi denizlerdeki üstünlüğü tartışılmayan İngiltere bloğu olmuştur.

Savaş süresince Almanya destekli Osmanlı deniz kuvvetleri ve personeli aşağıdaki bölgelerde görev almıştır:

• Karadeniz 
• Marmara Denizi 
• Boğazlar 
• Çanakkale Cephesi 
• Ege Denizi 
• Doğu Akdeniz 
• Suriye ve Filistin Mıntıkası 
• Süveyş Cephesi 
• Irak Cephesi

Türk Donanması Karadeniz, Marmara, Çanakkale ve Ege Denizi’nde muharip olarak faaliyetlerde bulunmuş, diğer mıntıkalara ise daha ziyade lojistik destek sağlamıştır. Savaşa girilirken Osmanlı deniz gücü; 3 zırhlı, 6 zırhlı kruvazör, 8 muhrip, 10 torpidobot, 16 gambot, 17 motorbot, Fransızlardan ele geçirilen bir denizaltı, 3 mayın gemisi ve yardımcı gemilerden (Şirket-i Hayriye, Seyrisefain İdaresi ve İdare-i Mahsusa vapurları) oluşuyordu. Almanya’ya ait 13 denizaltı da Osmanlı sularında faaliyetlerde bulunmuştu. İhtiyaç duyuldukça Osmanlı deniz erleri donanma haricinde muhtelif mevkilerde istihdam edildiler. Mesela Boğaz tabyalarında, IV. Ordu’da, Bağdat’a nakliyat için Fırat Nehri’nde, Marmara Denizi işaret istasyonlarında, İzmir’deki fabrikalarda ve ikmal işlerinde bahriyelilerden yararlanılmıştı. Savaş boyunca Osmanlı Donanması’nın ve destek için gelen Alman gemilerinin lojistik ihtiyaçları İstanbul Haliç Tersanesi, İstinye Tersanesi, Fırat Tersanesi (Cerablus’ta Almanlarla birlikte kuruldu) ve Birecik Tersanesi (nehir gemileri için) karşılanmaya çalışıldı. Tersanelerde Alman uzmanlar da görev almıştı.4

Hiç kuşkusuz Birinci Dünya Savaşı’nın kaderini Çanakkale Savaşları etkilemiştir. Burada dünyanın en büyük donanmasına sahip İngiliz ve Fransız kara ve deniz gücünün de yenilebileceği kanıtlanmıştır. Aslında İtilaf Devletleri, Çanakkale Boğazı’nı zorladıklarında Osmanlı’nın her türlü savunma teknoloji ve araçlarına sahip olduğunu iddia etmek doğru değildir. Dünyanın birçok yerindeki kalelerin ve son sistem istihkâmların önemden düştüğü o günlerde Çanakkale istihkâmları, eski toplar ve teknoloji ile donatılmış durumdaydı. İstihkâm ve bataryalar betonarmeden değil, topraktandı. Çağına göre eski olan bu teknolojinin kuvvetli bir donanmaya karşı dayanamayacağı düşünülüyordu. Bu durum düşmanı daha da cesaretlendirdi.5

Savaş Öncesi Gasp Edilen Osmanlı Gemileri

Balkan Savaşları sonunda Osmanlı Devleti özellikle bölgesinde deniz hâkimiyetini kaybettiğini anladı. Donanmanın güçlendirilmesi için 1913 yılında Rio de Janeiro adlı muharebe gemisi satın alındı. Bu gemiye Birinci Sultan Osman adı verildi. Ardından İngiltere’ye Reşadiye zırhlısı sipariş edildi.6 1914 yılı başında İngiltere’ye bu iki muhripten ayrı olarak Fatih muharebe gemisi, 6 muhrip ile 2 denizaltı; Fransa’ya ise 6 muhrip siparişi verildi ve bunların paraları da ödendi. Fakat savaştan önce bu gemilerin tamamına İngiltere ve Fransa el koydu.7

Yavuz ve Midilli Zırhlıları ve Savaşa Giriş Osmanlı Devleti, İngiltere ve Fransa’dan aldığı bu darbeler karşısında karada olduğu gibi denizde de Almanya’nın desteğine muhtaç oldu. Savaş içinde Osmanlı’ya ciddi katkı yapan Goben ve Breslav isimli iki Alman gemisi satın alındı ve donanma hizmetine girdi.

Osmanlı Devleti’ni savaşa götüren yolun ilk merhalesi, Almanya ile imzalanan gizli bir ittifak antlaşması ile gerçekleşti. Almanya’nın Rusya’ya savaş ilanından bir gün sonra, 2 Ağustos 1914’te imzalanan antlaşmanın müzakerelerine 26 Temmuzda başlanmış bulunuluyordu. Antlaşma, Sadrazam ve Hariciye Nazırı Sait Halim Paşa, Harbiye Nazırı Enver Paşa, Dahiliye Nazırı Talat ve Meclis Reisi Halil (Menteş) Beyler tarafından hazırlandı. Bu gelişme o sıralarda böyle bir ittifaka taraftar görünmeyen Cemal Paşa’dan gizli tutulduğu gibi, diğer vekillerin ve bizzat Padişahın da bundan haberi olmadı. Yapılan antlaşmanın 2. Maddesi, Almanya ile Rusya arasında savaş çıkacak olursa bu savaşa Osmanlı Devleti’nin de katılmasını öngörmekteydi. Oysa bu iki devlet arasında öngörülmekte olan savaş hali bir gün önce zaten tahakkuk etmiş bulunuyordu. 3. Madde, böyle bir gelişme halinde, Osmanlı kuvvetlerini Alman askerî heyetinin emir ve komutası altına sokmaktaydı. Anlaşmada, savaşın zaferle sona erdirilmesi durumunda Osmanlı Devleti’nin elde edeceği müşahhas menfaatlerin neler olacağı hususu sessizlik ile geçiştirilmekteydi.8

Bu arada Akdeniz’de dolaşan Alman Goben ve Breslav zırhlıları, İngilizlerin takibinden kaçmak bahanesiyle Çanakkale Boğazı’na yöneldi. Bu gemilere Osmanlı Hükümeti 11 Ağustos 1914’da geçiş izni verdi. Bu izin devletin savaşa fiilen itilmesinde önemli bir gelişme oldu. Gemilerin kabulüyle oluşan kriz, bunların kâğıt üzerinde satın alınmaları ve isimlerinin değiştirilmeleriyle aşılmak istendiyse de Alman subay kadroları ve mürettebatının aynen muhafaza edilmekte olması müttefiklerin dikkatinden kaçmadı. 9 Yavuz ve Midilli adı verilen bu iki geminin Almanya’dan 80 milyon marka satın alındığı duyuruldu. 18 Ağustosta Bahriye Nezareti’nden donanma komutanı Arif Bey’e, Yavuz Zırhlısının Amirali Sochon’un emrine girdiği bildirildi. Savaşın ilerleyen döneminde 24 Ağustos 1917’de Souchon’un yerine Rebeur Von Paschwitz getirildi. Bu arada uzun yıllardır Osmanlı Donanması’nda görev almakta olan İngiliz uzmanlar ise görevlerini bırakıp ülkelerine döndüler.

Son gelişmeler üzerine Osmanlı Devleti 27 Eylül 1914’te Boğazları kapattığını resmen ilan etti. Rusya’nın ithalat ve ihracatı Türk boğazlarından geçen gemiler ile sağlanıyordu. Böylece Rusya çok güç duruma düşmüştü.

Başlangıçta İtilaf Devletleri’nin yanında yer almaya çalışan Osmanlı’nın bu girişimleri Fransa, Rusya ve İngiltere tarafından ciddiye alınmadı. Osmanlı’nın Balkanlar’da ve Trablusgarp’ta uğradığı yenilgiler bu devletlere cesaret vermişti. Onlar sadece Doğu Sorunu adını verdikleri ve Türkleri Avrupa ve Anadolu’dan atarak topraklarını paylaşma işini bir an önce sonuçlandırmak istiyorlardı. Bu arada Osmanlı Hükümeti’nin genel savaş durumundan istifade ile attığı önemli bir adım, Kapitülasyonların kaldırılmasının ilanı oldu (9 Eylül 1914). İlgili devletler şartlar gereği durumu kabullenmek mecburiyetinde kaldılarsa da en şiddetli tepkinin Osmanlı’nın müttefiki Almanya’dan gelmesi hayretle gözlendi.10

1914 yılı Ekiminde Yavuz ve Midilli gemilerinin de içinde bulunduğu bir Osmanlı filosu Karadeniz’e açıldı. Bu filonun komutası bir Alman amiraldeydi. Rus limanları, Osmanlı gemileri tarafından 29 Ekim 1914’te topa tutuldu. Bu saldırı sonucu Osmanlı Devleti bir oldubittiyle savaşa dâhil olmuş oldu. Müttefikler de buna Osmanlı Devleti’ne savaş ilanıyla karşılık verdiler (Rusya 3 Kasımda, İngiltere ve Fransa ise 5 Kasımda). 11 Kasımda mukabil savaş ilanında bulunan Osmanlı, 14 Kasımda Cihâd-ı Ekber ilan ederek bütün Müslümanları savaşa katılmaya davet etti.11


Mesudiye Zırhlısından Mesudiye Bataryasına

Yavuz ve Midilli savaş gemilerinden önce savaşa konu olan ilk Osmanlı savaş gemisi Mesudiye zırhlısıdır. 1875 yılından kalma eski bir zırhlı olan Mesudiye, Çanakkale Savaşı’nda Boğaz’ın girişini koruması amacıyla Kepez’de Hacıpaşa Çiftliği önünde demirlemişti. Mesudiye’nin yüzen sabit bir batarya olarak kullanılmasına karar verildi. Geminin bulunduğu konum itibariyle düşman denizaltıları ve savaş gemilerinin torpido hücumlarına karşı sal ve köhne halatlarla savunma tertibatı alınmıştı. Boğaz önündeki lodos, Mesudiye’nin bu tertibatını bozdu. Bunun üzerine daha çok gözetleme hizmeti vermeye başladı. Bu haliyle Mesudiye saldırıya açıktı. Nitekim 13 Aralık 1914’te İngiliz HMS B- 11 denizaltısı tarafından torpidolar atılınca gemi yan yatmış ve sonra da batmıştır. Geminin batırılması düşman için önemli bir başlangıç olmuştur. Çünkü bu olaydan sonra denizaltıların Boğaz’dan geçebileceği anlaşılmıştır. Böylece düşman denizaltıları, sürekli Boğaz’a girecekler ve bir iki yıl Boğaz’da ve Marmara’da Osmanlı vapur, zırhlı ve yelkenli gemileri için büyük bir tehdit oluşturacaklardır. 12

Mesudiye zırhlısı batmasına rağmen Çanakkale’de hizmet vermeye devam etmiştir. Nasıl mı olmuştur? Elbette zırhlının karaya çıkarılan toplarıyla. Mesudiye zırhlısı Hacıpaşa Çiftliği önüne demirleyince, gelen emirle sancak bordasındaki 15’lik üç topu çıkarılmıştı. Bu toplar Rumeli sahilindeki Baykuştepe eteğinde kurulan Mesudiye bataryasına konulmuştu. Mesudiye gemisi dışında Muin-i Zafer gemisinin de 15 Ocak 1915’te dört adet 7,5 cm’lik topları Baykuştepe’ye getirildi. Mesudiye gemisinden çıkarılan diğer toplarla sonradan Aktepe ve Akyarlar bataryalarına konulmuştur. Böylece savaş gemilerinden çıkarılıp yeni baştan oluşturulan bahriye bataryaları muharebelere önemli katkıda bulunmuştur. Bu katkıyı 18 Mart hücumunda da görmek mümkündür. Düşman gemileri bu tarihte yaptıkları hücumda tüm bataryaları döverken, Mesudiye bataryasındaki gemi topları kara bataryalarına sürekli olarak destek vermiş ve savaşın kazanılmasında önemli pay sahibi olmuştur.13


18 Mart 1915 Zaferi Öncesi Hücumlar

Çanakkale Önünde Düşman Donanması

Mesudiye zırhlısının Boğaz’ın hemen iç kısmında müttefik filoya bağlı denizaltı ile batırılması İtilaf Devletleri’nin komutan ve filosuna Çanakkale Boğazı’nın kolayca geçilebileceği fikrini vermiş olmalıdır. Nitekim düşman filoları Boğaz önünde toplanmaya başladı. Bunlar arasında çağının en büyük savaş gemileri dretnottan, kruvazöre, eski zırhlılara, denizaltılara, torpidobot, gambot ve vapurdan mayın gemilerine, balıkçı gemilerinden yelkenli kayıklara, Monaco’nun yarış sandalları ve kanolarına varıncaya kadar her türlü gemi bulunmaktaydı. Ege Adaları’ndan hangi birine bakılsa, sanki Avrupa ve Amerika’nın en kalabalık limanı görüntüsü oluşmuştu.14

3 Kasım 1914’e gelindiğinde artık İtilaf Devletleri her türlü hazırlığını bitirmişti. Filo tam anlamıyla takviye edilerek, savaş düzeni belirlenmiş, deniz üsleri kurulmuş, Boğaz’da keşifler yapılmış, savaş hazırlıkları manevra yönüyle bitirilmişti. Bundan sonra tek bir komut kalıyordu. Ateş!

Çok geçmeden İtilaf Donanması, Türk bataryalarına ilk atışlarını yaptı. Fakat İtilaf filosu kötü hava şartlarının geçmesi için uzun bir süre beklemeye başladı. İngilizler, Çanakkale’nin donanma ile geçilip geçilemeyeceğini uzun süre tartıştılar. İngiliz Denizcilik Bakanı Churchill, kısa sürede Boğaz’dan geçilerek İstanbul’a ulaşılabileceğini öne sürmüş, sonradan bu görüşü Savaş Komitesi tarafından da kabul görünce, 13 Ocak 1915’te Amiral Carden’e Çanakkale’yi geçme planı hazırlatılmıştı. Böylece Çanakkale Boğazı’nı aşma planı Amiral Carden’in ellerinde son şeklini alacaktı.

19 Şubat 1915 gününe gelindiğinde hava gayet güzel ve deniz pek sakin görünüyordu. Ege Denizi’nin açık mavi ufukları önünde savaş gemileri yeniden ortaya çıktılar. İngiliz gemileri büyük bir daire şeklinde Boğaz’ın girişi önünde savaş hattı oluşturarak ateşe başladı. İngiliz Agamemnon ve Inflexible zırhlıları Seddülbahir ve Ertuğrul istihkâmlarını şiddetli bir şekilde ateş altına aldı.15

Müttefik filoların atışlarına Türk bataryaları sert şekilde karşılık veriyordu. Ertuğrul’un mermilerinden biri Vengeance’ın arka taretine isabet etti. Orhaniye’nin bataryası da Agamemnon’un arka direk çanaklığına bir mermi atmıştı. Bataryalar serbest atışlarla kendilerini heyecanlandıran şaşkın düşman üzerine yakın mesafeden cehennemî bir ateşle karşılık veriyordu. Yaylım ateşler dört saniye ara ile birbirini takip ediyor, tabyalardan yoğun ve siyah duman bulutları göğe yükseliyordu. Düşman ateşlerine rağmen Türk tabyaları karşılık vermede adeta birbirleriyle yarışıyordu. İkinci bir ileri harekete cesaret edemeyen İtilaf filosu saat 18.00’de ateşi keserek Boğaz önünden çekilmeye başladı.

Altı gün sonra 25 Şubatta İtilaf filosu yeniden Boğaz önüne geldi. Sabah saat 9.00’da önde bir torpido ve onun arkasında Fransızların Gaulois, Bouvett, Soufren ve Charlemagne zırhlıları, daha geride ise İngilizlerin Queen Elizabeth dretnotuyla Agamemnon ve Irresistible zırhlıları, Weymouth sistemi iki kruvazör ve çok sayıda torpido, pruva hattında Boğaz’a doğru yaklaşmaya başlamıştı. İmroz-Bozcaada arasında ufak bir manevradan sonra filo pozisyon almaya başlamıştı. Bu pozisyona göre düşman, istihkâmların kör noktalarından yararlanacak ve bataryaların atış mesafesi dışında kalmaya özen gösterecekti. Bu taktiksel manevralar sonucunda bilhassa Queen Elizabeth ile Ertuğrul Bataryası arasında ölümcül bir düello başlamıştı.16


Kesintisiz Savaş Günleri

25 Şubat 1915 tarihinden sonra artık Boğaz’da İtilaf filosu ile Türk bataryaları arasında kesintisiz savaş günleri başladı. 18 Mart’a kadar düşman filosu Türk savunma hatlarına yaklaşabilmek amacıyla gece gündüz mayınları ortadan kaldırmaya çabalıyordu. Bunun için de mayın tarlalarını savunan sahil obüs ve sahra bataryalarıyla mücadeleye mecbur kaldı. Her gün üç ya da altı zırhlı, birkaç kruvazör ve torpido, Boğaz’dan içeri girerek Anadolu ve Rumeli sahilinde bulunan bataryalar ile düello ediyordu. Bir taraftan da İtilaflara ait uçaklar Boğaz’ın içlerine kadar süzülerek mayın hatlarını ve Türk birliklerinin pozisyonlarını keşfedip karargâhlarına bildiriyordu. Geceleri ise yine İtilaf güçlerine ait çeşitli balıkçı gemileri, mayın arama ve tahrip gemileri, kruvazör ve torpidoların eşliğinde bataryaların ateş menziline kadar sokularak mayınları temizlemek için uğraş veriyordu.

Mart ayının ilk 10 günü Boğaz’da savaş daha da şiddetlendi. İtilaf donanması, Türklerin merkezde bulunan Çanakkale-Kilitbahir grubuna intikal etmeye başlamıştı. Bu tarihlerde Queen Elizabeth dretnotu, Agamemnon, Lord Nelson, Bouvet, Charlemagne, Soufren ve Gaulois zırhlıları sahneye çıkınca savaş iyice şiddetlenmişti. 18 Marta adım adım yaklaşılan bu günlerde zırhlılar her gün Boğaz’a giriyordu. Bunlardan ikisi Anadolu sahillerinin ölü noktalarına sokulup Rumeli tarafındaki bataryalarla; diğer ikisi de Rumeli sahiline girerek Anadolu tarafındaki topçularla savaşıyordu.17


18 Mart 1915 Deniz Zaferi

Kalelere Karşı Gemiler

Artık beklenen gün gelmişti. Tarihler 18 Martı, saatler 10.30’u gösteriyordu. İtilaf filosu üç tümen halinde A, B ve C hattı oluşturarak savaş düzeni aldı. A hattını İngiliz Amiral De Robeck liderliğinde Queen Elizabeth, Inflexible, Agamemnon, Lord Nelson; B hattını İngiliz Albay Sadler komutasında Ocean, Irresistible, Albion, Vengeance, Swiftsure, Majestic, Canopus, Cornwallis; C hattını ise Fransız Amiral Gueppratte önderliğinde Suffren, Bouvet, Gaulois, Charlemagne, Triumph ve Prince George zırhlıları oluşturuyordu. Böylece heybetli ve kendi tabirleri ile yenilmez armada, birer kale gibi teker teker Boğaz’a giriyorlardı.18

İtilaf filosunun Boğaz’a girerken hesaplamadığı ya da önemsemediği önemli noktalar vardı. Bunların başında Nusret mayın gemisinin 7 Mart gecesinden başlayıp 8 Mart sabahına kadar Boğaz’a döşediği mayınlar ile sahil bataryalardaki Türk topçularının şiddetli ve amansız top atışları geliyordu. Çanakkale Müstahkem Mevki Komutanlığı’nın aylarca istihkâm ve bataryalarda yaptığı hazırlıklar meyvesini verecek, İtilaf filosunun 18 Mart deniz hücumunu sonuçsuz bırakmada büyük bir rol oynayacaktı.19

18 Mart 1915 günü İtilaf Devletleri’nin on altı zırhlı gemisi başta olmak üzere 25 kadar torpido ve birçok denizaltı, torpil tarayıcılar, 55 adet gemiden oluşan birleşik filosu, Türk bataryalarını vurarak ilerlemeye başladı. Zırhlı gemilerden atılan top gülleleri bataryaları siyah dumanlarla örtüyordu. Türk bataryaları, düşman zırhlılarının bitmez tükenmez atışlarına karşılık birbirlerine destek olarak ateşlerini zırhlı gemiler üzerine yöneltiyordu. Karşılıklı devam eden ve akşama kadar süren bu büyük harp sırasında filoya ait Irrestible, Bouvet ve Ocean zırhlıları, sahil bataryaların ve Nusret’in döşediği mayınların etkisiyle sulara gömüldüler. Böylece bu uzun ve tarihi günün galibi belirlenmiş oldu. Türkler yenilmez armadayı Boğaz’ın dışına kovmuş ve tarihe bataryaların filoları yendiği savaş olarak geçmişti. Savaş sonucunda müttefikler on sekiz büyük savaş gemisinin üçte birini kaybetmişti.20

Çanakkale’deki Türk başarısına rağmen İngiliz kaynakları, 18 Martta Türk tabyalarına karşı girişilen savaşta saat 14.00’e kadar bir üstünlük sağlandığını, fakat daha sonra mayınlar yüzünden her şeyin tersine döndüğünü anlatır. İngiliz Amirali de Robeck 19 Martta yazdığı bir telgrafta, Erenköy’deki mayınların felakete sebep olduğunu belirtir. İngilizler 18 Marttaki yenilgilerini küçük görme eğilimindedir. Dönemin Denizcilik Bakanı Churchill, İngilizlerin sadece 61 kayıp verdiğini, iki eski savaş gemisini kaybettiklerini, bu nedenle de Çanakkale’de başarısızlığın büyütülmemesi gerektiğini ifade etmiştir.21


Çanakkale Kara Savaşları

18 Mart deniz savaşlarındaki başarısızlık üzerine General Hamilton ve Amiral De Robeck karaya asker çıkarma kararını onaylattılar. 25 Nisan 1915’ten itibaren Gelibolu’nun muhtelif yerlerine yaptıkları çıkarmalar Eylül 1915 sonlarına kadar devam edecektir. Türk askerinin yaptığı başarılı müdafaa ile Seddülbahir, Anafartalar, Conkbayırı ve Arıburnu’nda müttefik kuvvetleri yenilmiştir. Lord Kitchener, bu maceracı girişimi sürdürmenin müttefiklerin güçlerini boş yere harcamaktan başka bir şeye yaramayacağını ve bunların arta kalanlarını kurtarmanın ise bir kazanç olduğunu hesaplayarak tahliyeye karar vermiştir. Böylece müttefikler bütün emellerini, büyük bir hüsranla Gelibolu Yarımadası’nın sahilleriyle Ege’deki adaların mavi sularına bırakarak uzaklaşmış oldular. 10 Ocak 1916’dan sonra Yarımada’da, hiçbir İtilaf askeri kalmamıştı.22

Savaş sonunda İngilizlerin yaptığı değerlendirmelere ve demeçlere bakıldığında Savaş Konseyi’nin ne denizde ne de kara muharebelerinde ciddi ve ayrıntılı bir savaş planı hazırlamadığı görülmüştür. Dönemin Savaş Bakanı Lord Kitchener, Gelibolu’daki Türk gücünü küçümsediklerini, Kilidbahir platosundaki savunmanın düşündüklerinden çok daha iyi olduğunu, ordu hazır olmadan donanmayı kullanmanın hatalı bir karar olduğunu, müşterek bir deniz ve kara harekâtı yapmaları gerektiğini ifade etmekten geri durmamıştır.23


Çanakkale Savaşı’nda Türk Gemileri ile Müttefik Denizaltılarının Mücadelesi

Çanakkale savaşlarının kara cepheleri başladığında aslında denizlerdeki mücadele de bütün şiddetiyle devam etti. Çünkü Mesudiye zırhlısının Aralık 1914’te batırılması ile ilk deniz savaşları başlamış olmasına rağmen uzun süre karşılıklı savaş gemileri arasında muharebe gerçekleşmemişti. İlerleyen tarihlerde İtilaf filosunun Türk kara bataryalarını vurmasına Türk muharip gemileri karşılık vermemişti. Sonraki günlerde müttefikler onlarca kez denizaltıları ile Çanakkale Boğazı’nı ve Marmara Denizi’ni tehdit ediyor, Türk botları ve vapurları onlara karşılık veriyordu. Türk bot ve vapurları Gelibolu yarımadasının Kilya ve Akbaş iskelelerine sürekli asker ve malzeme taşıyor, böylece kara cephesini takviye ediyordu. Müttefik denizaltılar ise bunu engellemeye çalışıyordu.24


Demirhisar Botunun Harekâtı

18 Mart hadisesinden sonra Türk savaş gemileri Boğaz’da biraz daha rahat dolaşmaya başlamıştı. Bu gemilerden Demirhisar botu Boğaz’daki mayınlı araziyi aşmış, adalara yakın yerlerde dolaşarak, müttefiklerin asker yüklü Manitou isimli nakliye gemisini batırmıştı. 16 Nisanda İzmir’e gitmeyi başaran Demirhisar’ın karşısına bu kez Wear, Jedm ve Kennet adlı İngiliz muhripleri çıkmıştı. Onlarla yaptığı mücadelede zor durumda kalan Demirhisar, Sakız Adası’nda bombalandıktan sonra ele geçirilmişti. Demirhisar botunun bu harekâtı Çanakkale Deniz Savaşlarında ayrı bir öneme haizdir. Çünkü ilk defa bu savaşlarda bir Türk savaş gemisi Boğaz’ın dışına çıkarak İzmir’e kadar varmış, müttefik gemilerine zarar vermişti.


Sultanhisar Botu ve AE-2 Denizaltısı

25 Nisanda İtilaf güçleri, karaya çıkarma yaptıktan sonra denizaltılarıyla da Çanakkale Boğazı ve Marmara’da dolaşmaya başlamıştı. Bu gemilerden AE-2 denizaltısı önce Aydın Reis gambotuna iki torpido atmış, sonra da Draç torpidobotundan kaçarken Anadolu Mecidiyesi önünde karaya oturmuştu. Bu durumdan hemen kurtulan AE-2, ardından Marmara Denizi’ne girmişti. Bu durumu haber alan Sultanhisar torpidobotu süvarisi Rıza Bey sıkı bir takibe başlamıştı. Karaburun hizalarında bekleyen Sultanhisar, Marmara Adası kuzeyinde sisler arasında beliren AE-2’yi torpillemeye başladı. Mermi ve kurşun yağmuru altında bunalan düşman gemisi çaresiz ve hızla bir süreliğine denize daldı. Ancak isabet aldığından kulesi dışarıda bir şekilde tekrar su yüzüne çıktı. Bunun üzerine Kaptan Rıza Bey’in emriyle toplar yine ateşlenmeye başladı. Denizaltının son anlarını Rıza Bey şöyle anlatır: “Biz yaklaştıkça büyüyen, yükselen koca siyah tekne şaşırmış duygusuz bir halde son dakikayı bekliyor gibiydi. Bu uzun mücadele tam olarak son ve korkunç bir darbe ile bitiyordu. Önümüzde gayet hızlı bir hareketle dalgalara gömüldü.”25


Muavenet-i Milliye ve Goliath Zırhlısı

Birinci Dünya Savaşı’nda deniz muharebeleri içinde Türkler açısından en büyük zaferlerden biri şüphesiz Muavenet-i Milliye gemisinin İngilizlerin Goliath zırhlısını batırmasıdır. 13 Mayıs gecesi Binbaşı Ahmed Bey kumandasındaki Muavenet-i Milliye muhribi, Goliath’ı Morto Körfezi yakınlarında torpidolayarak batırdı. Bu durum İngilizlerde büyük şaşkınlık yaratmıştı. Muavenet-i Milliye’nin dışında Çanakkale Cephesi’ne önemli katkılar yapan gemiler Turgud Reis ve Barbaros Hayreddin zırhlılarıdır. Her iki gemi Maydos yakınlarından karşı tarafa aşırtma atışlar yaparak İngiliz zırhlılarına ateş edip, karada yapılan mücadeleye denizden destek vermiştir.

10 Mayısta Gülcemal vapuru, yine Gelibolu’ya asker ve mühimmat taşırken İmralı Adası önlerinde, Peleng-i Derya botu ise 23 Mayısta E-14 denizaltısı tarafından batırıldı. Müttefik denizaltılar Marmara’da yerleşim yerlerini de vuruyordu. Bunun üzerine Aydın Reis sistemi gambotlar denizaltı avına çıktılar. 5 Ağustosta aynı İngiliz denizaltısı Peyk-i Şevket torpidobotunu vurdu. Bunlardan başka Barbaros zırhlısı 8 Ağustos günü yine Çanakkale’ye asker ve silah taşıdığı bir sırada Bolayır yakınlarında E-11 tarafından pusuya düşürüldü. Gemi bat ve yüzlerce asker şehit oldu. Bu esnada İngiliz E-7 denizaltısı 3 Eylülde Marmara’ya girdiği bir sırada bu kez Türk gambotların ateşi ile batırılırken böylece karşılık verilmiş oluyordu. Bunun yanında 30 Ekimde Akbaş’ta karaya oturan Turquoise denizaltısı Türkler tarafından ele geçirilmişti. Kasım ortalarına doğru E-11, Türk botlarından Yarhisar’ı batırmış ve çok sayıda nefer kaybedilmişti.


Karadeniz’de Türk Donanması

Çanakkale’de önce 18 Mart hücumu ardından da Gelibolu’da yaşanan kara savaşları ve Boğaz ile Marmara Denizi’nde süren deniz muharebeleri ile İtilaf kuvvetleri Boğaz’ı aşıp İstanbul’a varmayı ve böylece Osmanlı’yı savaş dışı bırakıp Rusya’ya yardım etmeyi planlıyordu. Asıl büyük mücadele bu nedenle Çanakkale’de cereyan ediyordu. Ancak Birinci Dünya Savaşı’na giren Osmanlı Devleti ve donanması için Karadeniz’de Rus Donanması’nın yapacağı harekâtlar oldukça önemli ve tehditkâr idi. Çünkü Rus savaş filosunun durumu iyiydi ve Türklerin Kafkas Cephesi ile birlikte Karadeniz’in Anadolu sahillerini ve İstanbul Boğazı’nı tehdit edebiliyordu. Rusya’nın Karadeniz’den filosu yoluyla yaptığı tehdidin engellenmesi, Çanakkale’de cereyan eden mücadele açısından da önemliydi. Osmanlı’nın Karadeniz’de güçlü savaş gemilerinin bulunması gerekliydi. Yavuz ve Midilli’nin donanmaya katılması ile birlikte Osmanlı deniz gücü artmış ve Karadeniz’de Türk savaş gemileri Ruslara karşı üstünlüğü ele geçirmişti. Ruslar 1914’ten itibaren Osmanlı’nın bütün Karadeniz sahillerini tarassut altında tutmuş ve birçok vapuru batırmış, yerleşim yerlerini de vurmuştu.26 Rusların bu saldırılarına karşı Türklerin Karadeniz’de deniz savaş gücünü artıran Yavuz, Midilli ve Hamidiye savaş gemileri bulunmaktaydı. Her üç gemi savaş bitimine kadar Rusların korkulu rüyası olmuş ve dört yıl boyunca Karadeniz’deki üstünlüğün Osmanlılarda kalmasında en büyük faktör olmuştur. Ayrıca sözünü ettiğimiz bu üç geminin üstünlüğü ile Rusların İstanbul ve İstanbul Boğazı üzerine yaklaşamadığı, böylece 1915’te cereyan eden Çanakkale Savaşlarının Türkler tarafından kazanılmasına doğrudan bir katkı yaptığını da iddia edebiliriz.27


Yayına Hazırlanan Eser ve Eserin Yazarı Fevzi Kurtoğlu

Osmanlı deniz kuvvetlerinin Birinci Dünya Savaşı’ndaki ve özellikle Çanakkale’deki faaliyetlerini ayrıntısıyla ele alan eserin Osmanlı Türkçesi orijinali Cihan Harbinde Deniz Muharebeleri-Türk Donanması Ne Yaptı? adını taşımaktadır. Eser 1928 tarihinde kaleme alınmıştır ve İstanbul’da Ahmet Kamil Matbaası’nda basılmıştır. Eser toplamda iki kısımdan oluşmaktadır. Müellifi Bahriye Mektebi Muallimlerinden Fevzi Kurtoğlu’nun aktardıkları, döneme tanıklık etmesi hasebiyle ayrıca önem taşımaktadır. Bu kıymetli eserin orijinal üç nüshası tespit edilmiştir. Birinci nüsha İstanbul Taksim Atatürk Kitaplığı’nda sayısal arşiv ve e-kaynaklar ana bölümünde Belediye Osmanlıca Kitaplar Koleksiyonu kısmında bulunmaktadır. Çalışmada sayfaları eksiksiz olan bu nüsha kullanılmıştır. İkinci nüsha İstanbul Üniversitesi Tarih Kitaplığı’nda kayıtlıdır. Bu nüshanın bazı eksik kısımları belirlenmiştir. Üçüncü nüsha ise Deniz Tarihi Arşivi Kütüphanesi’nde kayıtlıdır.

Eserin yazarı Fevzi Kurdoğlu’nun hayatı hakkında yer alan bilgi İstanbul Deniz Müzesi Komutanlığı Deniz Tarihi Arşivinde (Künyeler Bölümünde yer alan Defter Numarası: 7, Sayfa/Sıra Numarası:1216 kısmında) yer almaktadır. Buna göre Fevzi Kurdoğlu, 1888/1889 (Hicri 1306-Rumi 1304) doğumlu olup asıl adı Hüseyin Fevzi Efendi’dir. İstanbul Tophane doğumlu Kurtoğlu, Bahriye Mektebi (Mekteb-i Fünûn-ı Bahriye-i Şahane) mezunudur. Fevzi Kurtoğlu’nun Deniz kuvvetlerine giriş ve atamaları sırayla şöyledir: Harbiye sınıfına girişi 14 Eylül 1908, Mülazım-ı Sâni (14 Temmuz 1910), Mülazım-ı Evvel (1 Ağustos 1912), Yüzbaşı (21 Eylül 1918), Kıdemli Yüzbaşı (30 Ağustos 1928) ve Askeri Muallim (30 Ağustos 1931). Fevzi Kurtoğlu en son askeri muallim olarak emekli olmuştur.

Kurtoğlu’nun Deniz Kuvvetlerindeki hizmet müddeti ve vazifeleri de sırayla şöyledir: Sultaniye vapurunda mühendis (31 Ekim 1910), zırhlı Asar-ı Tevfik’te mühendis (15 Ocak 1911), zırhlı Turgud Reis’te mühendis (23 Ağustos 1911), Fuad vapurunda (20 Ekim 1912), Bezm-i Alem vapurunda (28 Kasım 1913), İstanbul vapurunda bölük zabiti (11 Nisan 1914), zırhlı Reşadiye’nin bölük zabiti (26 Mayıs 1914), Dersaadet Liman Dairesi’nde (27 Eylül 1914), Mekteb-i Bahriye’de Teftiş zabiti (4 Ocak 1915), Mekteb-i Bahriye’de coğrafya muallimi (1 Mart 1916), Çarkçı Mektebi’nde coğrafya muallimi (22 Ağustos 1916), Muin-i Zafer çırak mektep sefinesinde bölük zabiti (16 Aralık 1918), Aydın Reis gambotunda bölük zabiti (30 Mart 1918), Tir-i Müjgan çırak mektep gemisinde (27 Ağustos 1919), Muin-i Zafer mektep gemisinde (2 Eylül 1919), Urla vapurunda bölük zabiti (27 Kasım 1919), Hızır Reis gambotunda bölük zabiti (23 Ocak 1921), zırhlı Yavuz’da bölük zabiti (27 Şubat 1921), İzzeddin vapurunda (30 Ağustos 1921), Efrad-ı Cedide Mektebi’nde bölük zabiti (15 Kasım 1921), ilave memuriyet olarak Hamidiye mektep gemisinde güverte mühendislerine deniz tarihi dersi vermek için öğretmen olarak tayini (3 Mayıs 1922), Hamidiye mektep sefinesine (5 Aralık 1922), Ertuğrul yatına (1 Şubat 1923), Deniz Mektebi tarih muallim muavinliğine (20 Aralık 1923), Donanma Kumandanlığı emrine (10 Ekim 1926), Kocaeli Müstahkem Mevkii Grup Kumandanlığına (18 Haziran 1928), Tarih-i Harb-i Bahri Şubesi müdür vekaletine (2 Ekim 1928), Deniz Lisesi tarih muallim muavinliğine (18 Ocak 1931) atanmıştır. Bunların yanında 2 Temmuz 1932’de Ankara’da açılacak olan Tarih Muallimleri Kongresine katılmış, 9 Ağustos 1934’te ise Deniz Harp Okulunda yapılacak imtihanlarda deniz tarihi mümeyyizliğine tayin edilmiştir. 31 Ocak 1935’te ise emekliye ayrılmıştır.

Yukarıdaki kısa biyografiden de anlaşılacağı üzere Fevzi Kurtoğlu 1908’den itibaren Türk denizciliğinin içindedir. 1910’dan itibaren ise vapurlarda ve donanmaya bağlı savaş gemilerinde yer almıştır. Birinci Dünya Savaşı’nda ise hem okul gemilerinde hem de Bahriye Mektebi’nde hoca olarak hizmet vermiştir. Deniz tarihi muallimi olarak uzun yıllar Bahriye Mektebi’nde çalışması ve savaşın şahidi olması nedeniyle dünya ve Osmanlı denizciliğini yakından bildiği ve takip ettiği anlaşılmaktadır. Deniz tarihçisi ve deniz subayı olarak Birinci Dünya Savaşı’nda görev aldıktan sonra kesintisiz bir şekilde hem Mütareke Dönemi’nde hem de Cumhuriyet Dönemi’nin ilk yıllarında Deniz Kuvvetleri’nde genelde deniz tarihçisi olarak bulunmuştur. Kurtoğlu eserlerinin çoğunu 1928’den itibaren vermeye başlamıştır. Emekliye ayrıldığı 1935’ten sonra ölümüne kadar (1945) eser yazmaya devam etmiştir.28

Yayına hazırladığımız iki cilt halindeki eserin müstakil birinci kısmı Cihan Harbinde Deniz Muharebeleri ve İskarejak adını taşımaktadır. Bu kısımda Osmanlı dışında dünya savaşına katılan devletlerin deniz güçleri ve stratejileri; Kuzey denizi savaşları; İskarejak Savaşı’nda İngiliz ve Alman deniz güçleri; Avrupa’daki denizaltı savaşları; Baltık Denizi harekâtı ve Adriyatik Denizi harekâtı ele alınmıştır. Fevzi Kurtoğlu, eserinin önsözünde birinci kısmı yazarken büyük çoğunlukla yabancı eserlerden ve bilhassa Amiral Alexander Meurer’in Deniz Harp Tarihi eserinden yararlandığını açıkça belirtmektedir. Kendisine tercümelerde Behçet Kemal Efendi yardım etmiştir.29 Eserin yararlanıldığı Alexander Meurer’in kitabı 1932’de Türkçeye kazandırılmıştır. Bu nedenle Fevzi Kurtoğlu’nun orijinal bilgi içermeyen eserinin birinci kısmının çevirisi yapılmamıştır.

Fevzi Kurtoğlu yine eserin önsözünde Türk Donanması’nı ele aldığı ikinci kısmı kaleme alırken ise az sayıdaki eser ve makalelerden, o ana kadar basılmamış belgelerden ve savaşlara şahit olmuş kimselerin hatıratlarından bilgi edindiğini vurgulamaktadır. Dolayısıyla eserin bu kısmı orijinal bilgilerden oluşmaktadır. Bu kıymetli eser ne yazık ki günümüze kadar akademik camiada ve literatürde hak ettiği ilgiyi görmemiştir. Bu nedenle eser ilk defa olmak üzere günümüz Türkçesine ve ilgililerin istifadesine kazandırılmış olacaktır. Eserin en önemli yanı Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı deniz kuvvetlerinin faaliyetlerini çok geniş ve detaylı bir şekilde ele almış olmasıdır. Ayrıca İngiliz, Fransız ve Rus donanmalarının faaliyetleri hakkında çok kıymetli bilgilere yer verilmiştir. Bu eser sayesinde I. Dünya Savaşı süresince deniz savaşlarının karanlıkta kalan birçok yönü gün yüzüne çıkmış olacaktır.30

Prof. Dr. Ali Fuat ÖRENÇ • Yrd. Doç. Dr. Levent DÜZCÜ

İstanbul 2015


YARARLANILAN KAYNAKLAR

1 Yusuf Hikmet Bayur, Türk İnkılâbı Tarihi, c. III/I, Ankara 1991, s. 1-470; Rifat Uçarol, Siyasi Tarih, İstanbul 2010, s. 551-628; Figen Atabey, Çanakkale Muharebelerinin Deniz Cephesi, TTK Yay., Ankara 2014, s. 1-27.

2 Mufassal Osmanlı Tarihi, c. VI, İstanbul 1971, s. 3576-3588.

3 Cezmi Eraslan, “I. Dünya Savaşı ve Türkiye”, Türkler, Yeni Türkiye Yay., c. 13, Ankara 2002, s. 339- 360; R. Uçarol, Siyasi Tarih, s. 551-552.

4 Birinci Dünya Harbinde Türk Harbi, Deniz Harekâtı, Genelkurmay Harp Tarihi Başkanlığı, c. VIII, Ankara 1979, s. 26-429.

5 M. Zekeriyya, “Çanakkale Savaşı’nın Psikolojisi”, Yeni Mecmua - Çanakkale Özel Sayısı, (Hazırlayanlar: M. Albayrak-A. Özyurt), Yeditepe Yayınları, İstanbul 2006, s. 340.

6 Daha fazla bilgi için bkz. Ali Fuat Örenç, “Deniz Kuvvetleri ve Deniz Harp Sanayii”, Dünya Savaş Tarihi Osmanlı Askeri Tarihi Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri 1792-1918, (Ed. G. Yıldız),İstanbul 2013, s. 121- 161.

7 Birinci Dünya Harbinde Türk Harbi, Deniz Harekâtı, s. 3-4; Bülent Özdemir, “I. Dünya Savaşı Öncesinde Osmanlıİngiliz İlişkilerinde Bir Dönüm Noktası: Sultan Reşat ve Osman Dretnotlarına El Konulması Meselesi”, I. Dünya Savaşında Osmanlı Devleti, (Ed. A. Arslan-M. Selçuk), İstanbul 2015, s. 23-31.

8 İlber Ortaylı, Osmanlı İmparatorluğunda Alman Nüfuzu, İstanbul 1983, s. 1-240. 9 Kazım Karabekir, Birinci Cihan Harbine Nasıl Girdik ?, c. I-II, İstanbul 2000, s. 1-463.

10 Mehmet Emin Elmacı, “I. Dünya Savaşı ve Kapitülasyonların Kaldırılmasının Sonuçları”, Türkler, c. 14, Ankara 2002, s. 381-390.

11 Rıdvan Ayaydın, “Cihad-ı Ekber ve Sahadaki Etkileri”, I. Dünya Savaşında Osmanlı Devleti, (Ed. A. Arslan-M. Selçuk), İstanbul 2015, s. 67-79.

12 Eda Gülşen Gömleksiz, Türk Deniz Harp Tarihinde İz Bırakan Gemiler, Olaylar ve Şahıslar: Mesudiye Zırhlısı, Piri Reis Araştırma Merkezi, Deniz Basımevi, İstanbul 2007, s. 91-92.

13 Gömleksiz, a.g.e., s.87-90.

14 Emin Ali, “Çanakkale’ye Düşman Donanmasının Saldırıları”, Yeni Mecmua - Çanakkale Özel Sayısı, s. 11; Yaşar Semiz, “ 18 Mart 1915 Çanakkale Deniz Savaşı: Sebepleri, Gelişimi ve Sonuçları”, Yeni Türkiye Dergisi, Çanakkale Özel Sayısı, sa. 65, Ankara 2015, s. 381-400.

15 Emin Ali, a.g.m., s.20-24; Ergün Öz Akçora, “Çanakkale Muharebelerinin Çeşitli Yönleriyle Türk ve Dünya Tarihindeki Yeri ve Önemi”, Yeni Türkiye-Çanakkale Özel Sayısı, sa. 65, Ankara 2015, s. 52-55.

16 Emin Ali, a.g.m., s.25-27; Figen Atabey, Çanakkale Muharebelerinin Deniz Cephesi, s. 27-133.

17 Emin Ali, a.g.m., s. 28, 30-31; H. Ömer Budak, “Çanakkale Deniz Savaşı (18 Mart 1915), Yeni Türkiye Dergisi Çanakkale Özel Sayısı, sa. 65, Ankara 2015, s. 415-431, Figen Atabey, “Belgelerle Çanakkale Muharebelerine Denizden Bakış”, Yeni Türkiye Dergisi, s. 432-455.

18 Figen Atabey, “Belgelerle Çanakkale Muharebelerine Denizden Bakış”, Yeni Türkiye - Çanakkale Özel Sayısı, sayı 65, Ankara 2015, s.442; Akçora, a.g.m., s.62.

19 Ahmet Yurttakal, “Çanakkale Müstahkem Mevkii Komutanı Cevat Paşa”, Çanakkale Muharebelerinin İdaresi, Komutanlar ve Stratejiler, Editörler: Lokman Erdemir- Kürşat Solak, Çanakkale Valiliği Yayınları, Ankara 2015, s.163- 170.

20 Emin Ali, a.g.m., s.47-48; Meçhul Subay, Çanakkale Cephesi’nde Bir Topçu Subayının Günlüğü, (Haz: L. Erdemir, İ. Güneş), Timaş Yay., İstanbul 2015, s.41-42; Atabey, a.g.m, s. 447; Akçora, a.g.m, s. 63-64; Necmettin Özçelik, “Çanakkale Savaşı’nda Deniz Kuvvetlerimiz”, Yeni Türkiye Dergisi, Çanakkale Özel Sayısı, sa. 65, Ankara 2015, s. 462-469.

21 Figen Atabey, “İngiliz Savaş Konseyinin Çanakkale Stratejisi”, Çanakkale Muharebelerinin İdaresi, Komutanlar ve Stratejiler, Editörler: Lokman Erdemir- Kürşat Solak, Çanakkale Valiliği Yayınları, Ankara, 2015, s.52- 53; Figen Atabey, Çanakkale Muharebelerinin Deniz Cephesi, s. 114-141.

22 Kemal Behiç, “İtilaf Devletleri Deniz Kuvvetleri’nin Çanakkale’de Uğradığı Kayıplar”, Yeni Mecmua - Çanakkale Özel Sayısı, Hazırlayanlar: Muzaffer Albayrak-Ayhan Özyurt, Yeditepe Yayınları, İstanbul 2006, s.80.

23 Atabey, a.g.m, s. 68.

24 Birinci Dünya Harbinde Türk Harbi, Deniz Harekâtı, s.112- 213; Figen Atabey, Çanakkale Muharebelerinin Deniz Cephesi, s. 141-228.

25 Rabbani Fehmi, “Çanakkale’de İngilizlerin AE-2 Numaralı Denizaltısını Batıran Sultanhisar Torpidosu Süvarisi Rıza Bey’in Hatıra Defterinden”, Yeni Mecmua - Çanakkale Özel Sayısı, s. 86-90.

26 Ersan Baş-Arif Emre Kara-Ahmet Küçükoğlu, Türk Deniz Harp Tarihinde İz Bırakan Gemiler, Olaylar ve Şahıslar, Gazi Hamidiye ve Akın Harekâtı, Deniz Basımevi, İstanbul 2006, s.177.

27 Birinci Dünya Harbinde Türk Harbi, Deniz Harekâtı, s. 86-88, 121-146.

28 Fevzi Kurtoğlu’nun denizcilik tarihine ışık tutan eserleri şunlardır: Deniz Muharebeleri 1793-1905 (İstanbul1927); Cihan Harbi’nde Deniz Muharebeleri ve İskarejak (İstanbul I 928); Türk Tarihinin Anahatları (1932); Türklerin Deniz Muharebeleri (İstanbul 1932); Sancağımız (İstanbul 1933-Deniz Mecmuası ilavesi); Kitab-ı Bahriye (Ankara 1935), Türk Süel Alanında Harita ve Krokilere Verilen Değer ve Ali Macar Reis Atlası (İstanbul 1935); 1736-1737 Seferine İştirak Eden Bir Türk Denizcisinin Hatıraları (İstanbul 1935); Tarih Yılları (İstanbul 1936); Türk Deniz Tarihinden Bir Safha (İstanbul 1937-Deniz Mecmuası eki); Türk Bayrağı ve Ay Yıldız (İstanbul 1938); Gelibolu ve Yöresi Tarihi (İstanbul 1938); Türklerin Deniz Muharebeleri II (İstanbul 1940); Umumi Deniz Harpleri I, (İstanbul 1941); 1768-1774Türk- Rus Harbinde Akdeniz Harekâtı ve Cezayirli Gazi Hasan Paşa (İstanbul 1942); Yunan İstiklal Harbi ve Navarin Muharebesi (Ankara 1944). Daha fazla bilgi için bkz. Mahmut H. Şakiroğlu, “Kurtoğlu, Hüseyin Fevzi”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi (TDVİA), c. 26, Ankara 2002, s. 450-451.

29 Bu eser daha sonra Behçet Cemal Bey tarafından 1932 yılında Muhtasar Deniz Harp Tarihi adıyla basılmıştır.

30 Bu kıymetli eser yayına hazırlanırken, özellikle sadeleştirilmiş metinde başlıkları numaralandırma gibi bir takım metodolojik müdahaleler yapılmıştır. Bu müdahaleler eserin daha akıcı olmasını sağlamaya yönelik olup, metnin esasına dokunulmamıştır. Ayrıca metin içerisinde yer alan bazı teknik terimler ile tarihi şahsiyetler hakkında sadeleştirme kısmında bazı bilgiler verilmiştir. Metne yapılan bu ve benzeri müdahaleler köşeli parantez [ ] ile belirtilmiş ve çevirenin notu (ç.n) atfı şeklinde gösterilmiştir. 


Konu: E-kitap oku, E-kitap indir, Pdf kitap oku, Pdf kitap indir, Birinci Dünya Savaşı ve Çanakkale'de Türk Donanması, Tarih kitapları, Osmanlı, Çanakkale Savaşı, Hazırlayanlar Prof. Dr. Ali Fuat Örenç, Yrd. Doç. Dr. Levent Düzcü


Kitap Yorumları

  • Neslihan
    Neslihan Büyük fedakarlıklar, Çanakkale ve diğer cepheler. Herkes hayatını ortaya koymuş. Çok acılar yaşanmış. Kıymetini yeterince bilmiyoruz.

Şu yazılar da ilginizi çekebilir