Yabancı
Tüm zamanların en tanınmış yazarlarından biri olan Albert Camus, en fazla ses getiren “Yabancı” adlı romanı ile okuyucularla buluşuyor. Camus’nün en fazla dile çevirilen ve tüm dünyada en çok satan kitabı olan “Yabancı”, bir yandan da okuyucuyu varoluşculuk akımıyla buluşturuyor. Ele aldığı karakterin düşünce yapısından anladığımız bu akım ile yazar dünyaya tek düze bir gözden bakıyor ve olayları tek düze bir göz ile yorumluyor. Kimilerine göre son derece duygusuz olarak nitelendirilen kahramanın davranışları, aslında kendi içerisinde derin anlamlar barındırıyor.
Albert Camus’nün nobel edebiyat ödüllü bu eseri ile sizi de hayata karşı derin düşüncelere dalacağınız bir yolculuk bekliyor. Önce “İnsan bu kadar vurdumduymaz olur mu?” diye düşünecek, ardından insanı buna iten nedenler hakkında bir iç sorgulamaya varacaksınız. Kütüphanenizden eksik etmemeniz gereken bir roman daha Albert Camus’nün güçlü kalemiyle karşınızda…
Dünyaya ve Olaylara Yabancı Bir Karakter: Meursault
Romanın baş kahramanı Meursault, Fransız asıllıdır ancak Cezayir’de yaşamakta ve küçük bir devlet dairesinde memur olarak çalışmaktadır. Adını bilmediğimiz bu karakter, kitap boyunca hep soyadı ile anılacaktır. Hikaye, ana kahramanımızın annesinin ölüm haberini almasıyla başlar. Anne, bir huzurevinde yaşamaktadır ve ne zaman öldüğü bilinmemektedir. Ancak huzurevinden gelen mektup dolayısıyla Meursault, cenaze ve defin işlemleri için beklenmektedir. Zorla müdüründen izin koparan Meursault cenaze için yola düşer. Bu andan itibaren kahramanın, annesinin ölümü ile ilgili farklı düşüncelerine şahit oluruz.
Meursault, annesinin ölümüne çok da üzülmemiştir. Öyle ki annesini görmek dahi istemez. Bu durum, genç adamın duygusuz olarak anılmasına neden olacak ve ilerde işleyeceği bir cinayetin davasında aleyhine kullanılacaktır. Meursault, annesinin ölümünden sonra Cezayir’e geri döner ve Marie isimli bir kadınla sevgili olur. Burada da karakterin annesinin ölümüne karşı duyduğu kayıtsızlık ortaya çıkar. Bir gün Meursault, Raymond ismindeki komşusuyla yakınlık kurmaya karar verir ve olaylar buradan itibaren değişmeye başlayacaktır.
Raymond’un sevgilisi ile yaptığı kavgada arka çıkan Meursault, istemeden de olsa kızın Arap abilerinin radarına düşecektir. Beraber bir gezintiye çıktıkları esnada kızın abisini vuran ve bunu oldukça kayıtsız bir şekilde gerçekleştiren Meursault, hapse düşecek ve yargılanacaktır. Ancak öylesine duygusuz davranacaktır ki en sonunda hakim, cinayetten ziyade topluma karşı gösterdiği ahlaksızlık sebebiyle Meursault’yu idama mahkum edecektir.
Bu esnada ise kahramanımızın kendi ile hesaplaşması, kendini yeniden tanıması ve hayata duyduğu yabancılıkla ilgili düşüncelerine tanık oluruz.