- Yazar: Gizem Karagüzel
- Kategori: Deneme
- Bu yazı Okuryazar’a 2 yıl önce eklendi ve şu anda 0 Yorum bulunmaktadır.
- Gösterim: 418
Boşluktaki ayak izleri
Onca renkli çiçeklerin, sadece mavi olanları göründü göze.
Şüphe etti akıl, dedi oynama artık bizle.
Ayak izleri silinir derinlerde.
Unutur akıl odaları oyunlarını bir süre.
Ve istemez tekrar açmak kilitlerini .
Atmaz adımlarını tekrar, gidip de döneceğinin belli olduğu yere.
İnsan, yaşadığı sürece, deneyimleyebildiği kadarıyla hikayeler biriktirir. Hafızanın, henüz inşası bitmemiş odalarında yer edinir hepsi. Başlangıçta, birbirinden hepsi kopuk gibi görünür. Zaman geçtikte ise, tüm bu birikim okyanusu içinde karmakarışık olurlar, hissettirdikleriyle beraber. Daha sonraki evrelerde, belki de en alakasız görünen zaman dilimleri içinde, küçük çağrışımlar ile çarpışmalar oluşur. Nereye attığını bilemezsin adımlarını, gözlerin bir an, o karşıdaki hala boşaltmadığın koliye takılır, bir gün yine dolacak içi ve benim tekrar demem için:
"Ne sen aynı sen, ne koli aynı koli."
Ama yaşayabilecek miyim o değişim hissini gerçekten, beni istediğim yere götüremeyecek olan o adımlarla?Hissedebilecek miyim varlığımı, sahip olduğum bu tek yaşamda?
Boşluk, boşluğu doğurur. Yapaylık da yapaylığı elbette. Üstünden basıp geçtiğim bir çalı çırpının, taşın, böceğin, daha anlamlı dokunuşları var bu hayatta. Ve biz tüm bunları, iyiye ve güzele dair ne varsa yok ettiğimiz için, olması gereken değişimi beklemek, değişim kaçınılmazken, fazlasıyla sahte kalacak. İnsanlık buna ayak uydurmaya alıştı. Her zaman olduğu gibi, boş sorgular ve kendi kendini rahatlatmalarıyla, her şeye çok çabuk adapte oluruz, ama doğa olamaz. Biz sadece bu döngünün ufak bir parçasıyız. Onu da yapamadık, başarısız olduk. Tarifi imkansız yıkımlara sebebiyet verdik, samimiyetten yoksun vicdan rahatlatan dokunuşlarımızla.
Değişimin de sahtesi mi olur derseniz, tüketim toplumunda evet, kaçınılmaz, dikkat vermek isterseniz elbette ki. Bu korkutucu gerçeklerle çarpışmak kişiye çok acı verir, ama gelişmesini sağlayan da budur. Esas korkutucu olan, konfor alanı olarak gördüğümüz şeffaf koruyucu kalkanların, sadece hayali bir evrende işlevselliğini koruyabilmesi durumudur.
Hayatımız boyunca kandırıldık. Her şey tarafından, kendimiz de buna dahil. Mücadele güç. Duvarlara konuşsam, ağaçların yapraklarına ne çare, Nietzsche'nin dediği gibi, ümit etmenin en son kötülük olduğunu, tabii ki farkındalıklar silsilesinin şiddetli rüzgarında savrulurken, samimiyetle kucaklıyorum bugünü , sonra yarınları. Ve evet işkence sürem uzamaya devam ediyor böylelikle.
Güzel kısmı şu, reddedişler rahatlık hissi barındırmıyor. Ama savunma mekanizması olarak bir süre götürür kişiyi. Hayıflanmalar da öyle. Sonra kabullenirsiniz. Pek çok şeyde olduğu gibi, buna da mecbursunuzdur. Çünkü bu hayatta seçme şansınızın olduğu ve olmadığı şeyler vardır. Kişiyi hikayesi sonunda bitirecek olan da budur. Tek bir kez bile olsa, her şeyi zorlayarak o çizginin dışına adım atma cesareti. Kötünün kötüsüne hazırlık, içinde yaşadığımız toplumda baki. Ama buna hazırlık da, akıl sağlığını koruma iç güdüsüyle rota belirliyor, anlaşılabileceği üzere.
Tarkovsky'nin, 1966 yapımı bir filminde geçen birkaç replik de, hala güncelliğini pek çok şey gibi korumakta. İnsanlığın gelişiminin, trajedi referanslı döngüsü:
"İnsanlık, zaten aptallığa ve alçaklığa teslim edildi. Her şey başladığı yere geri döner ve tekrar edip durur. Her şey kibir, her şey boş!"
Beğen, Paylaş ve Yorum Yap
Diğer sosyal mecralarda da paylaşmayı sakın unutma :)
...
Bu Yazının Yorumları
Son Eklenenler
Son Yorumlar
Mustafa Atagün- 12 saat önce
Demokrasinin yerleştiği ülkelerde, yöneticileri ger... Kimlerin Yönetmesi İçin Oylama...
Emre Bağce- 2 hafta önce
Teşekkür ederim Mustafa Bey, selamlar 2028 Cumhurbaşkanı Seçimleri iç...
Mustafa Atagün- 2 hafta önce
Paylaştıklarınızın tümüne katılıyorum.... 2028 Cumhurbaşkanı Seçimleri iç...