- Yazar: Burcu Biter
- Kategori: Siyaset, İletişim
- Bu yazı Okuryazar’a 3 yıl önce eklendi ve şu anda 0 Yorum bulunmaktadır.
- Gösterim: 460
Dijital Verilerin Siyasal Alandaki Kullanımı Üzerine
David Lyon, ‘‘Gözetim Çalışmaları’’ adlı kitabında, gündelik hayat bünyesinde kişisel veri yakalamanın dokunduğu, gruplar ve bireyleri sürekli kümeleme ve sınıflandırmanın artık önemsizleşecek derecede olağanlaştığı her yerde gözetim toplumlarının yaşadığından bahseder. Lyon’a göre, enformasyon altyapıları, modern toplumsal hayatın günümüzün küresel, kentsel alanlarına bu denli bağımlı giderek her zaman her yerde bulunan ağlarıyla birlikte, kişisel ve grup toplamı veri akışları da dahil, veri akışı oluklarını oluşturur. 1980’lerin ve 1990’ların popüler ve akademik söyleminin ‘‘refah devletinin’’ dağılması ve akabinde yeni muhafazakâr yeniden yapılandırma rejimlerinde yer bulmasına atıfta bulunduğunu hatırlatan Lyon’a göre, bu söylemin aksine, 21. yüzyılın başlarına kadar, yol gösteren ‘‘refah’’ nosyonunun yerini alabilecek şeyin hatları belirsizdir. Bununla birlikte, bugün, bir düşüncenin bir diğerinin yerini alması anlamında değilse de, en azından küresel kuzey ve bunun dışında kalan birkaç ülkedeki devlet politikasının başat motifi olarak ‘‘güvenlik’’ bağlamında, iyi bir gerekçe gösterilebilmektedir.
Lyon’a göre, güvenlik devleti refah devletini gölgede bırakabilecek potansiyelde olsa da, bütün geçiş safhalarında olduğu gibi, yine burada da refah devletinin güvenlik devleti ile birlikte işlediği birçok nokta söz konusudur. Güvenlik devleti, geniş ölçüde gözetim verilerine güvenmektedir. Lyon, aslında ilk olarak devlet kurumları tarafından siyasi amaçlarla toplanan sayım verilerinin ya da jeo-demografik veriler gibi belli veri türlerinin artık büyük şirketlerin çıkarlarına hizmet ediyor olmasını şaşırtıcı olarak nitelendirmekle birlikte, bu ticari temelli verilerin, devamında bunları devlet odaklı etkinlik alanlarına geri taşıyan güvenlik ve hukuki yaptırım arayışında talep edildiğini belirtir.
Dolayısıyla, güvenlik devleti ve gözetim toplumu kişisel verilerde, dahası aynı kişisel verilerde ortak çıkarlara sahiptir. Kişisel veriler, pek çok bağlamda kullanılmaktadır. Nitekim, ticaret ve idare çarkının dönmesini sağlayan da budur. Lyon’a göre sorun, kişisel verileri kullanan her sistemin özgül bir amaca hizmet etmesidir. Bunun anlamı şudur; bazı sistemler belli grupları zor durumda bırakıp fırsatlarını azaltma ve hatta toplumsal ve siyasal katılımdan dışlayabilmektedir. Bir başka deyişle, insan toplumlarını daima takip edegelen ve kapitalist toplumlarda belli şekillerde kurumsallaşan güç ve katılım eşitsizlikleri ‘‘enformasyon çağı’’ olarak anılan dönemde yeni suretlerde bir kez daha belirmiştir (Lyon, 2013, s. 263-264).
Bu noktada, Didier Bigo’nun, profil çıkarma teknolojilerinin belli başlı gözetim biçimlerine kimlerin tabi tutulacağını belirlemede kullanılmasını ifade etmek için kullandığı ‘‘ban-optikon’’ kavramından söz etmek yerinde olacaktır. Günümüz dünyasında gerek ticaret gerek siyaset alanındaki ulusaşırı gözetim ve kontrol bürokrasileri nüfus hareketlerini izlemek ve kontrol etmek için gözetim sayesinde belli bir uzaklıkta çalışmaktadırlar. Lyon’a göre bu söylemler, uygulamalar, fiziki mimariler ve kurallar birlikte ele alındığında, eksiksiz ve bağlı bir aygıt ya da Foucault’un deyişiyle dispozitif’i (müdahale aygıtlarını) oluşturur. Ortaya çıkan sonuç ise, küresel bir panoptikon değil, Jean-Luc Nancy’nin Agamben tarafından geliştirilen ‘‘ban’’ (yasak) fikri ile Foucault’un ‘‘optikon’’unu birleştiren ‘‘ban-optikon’’dur. Dispozitif, yalnızca belli bir ulus-devletten değil, amorf ve birleşmemiş bir küresel güç demetinden dışlanan insan kategorileri yaratarak kimin hoş karşılanıp kimin karşılanmadığı gösterir. Sanal olarak faaliyet gösteren ban-optikon, ‘‘Azınlık Raporu’’ filmi ve kitabında olduğu gibi veri akışını, özellikle de henüz meydana gelmemiş şeylerle ilgili veri akışını yönlendirmek için ağbağlantılı veri tabanlarını kullanmaktadır (Lyon ve Bauman, 2016, s. 75-76).
Lyon’a göre gözetim, gerçek dünyada özgürlüğü ve onuru tehlike altında olan cisimleştirilmiş kişileri etkiler. Gözetim yoluyla elde edilen istatistiki ve algoritmik kategoriler soyut olmanın çok uzağındadır. İşçileri, tüketicileri, şartlı tahliye edilmiş suçluları, çocukları, kadınları, vatandaşları, mültecileri, izleyicileri farklı ama fazlasıyla hissedilir bir şekilde etkiler. Elektronik gözetim ağlarının sağladığı uzaklaşma, kendisinin besleyebildiği sömürü, yalıtma ve hatta şiddet olasılıklarıyla bağlantısız değildir; zira bu tür uzaktan denetimler doğası gereği yüzleri görmekten sakınır, verilerle ilgilenir. Paradoksal olarak, cisimleştirilmiş bireyler gözetim tarafından ne kadar çok ‘‘görülürlerse’’, gündelik hayatta da o kadar az görülürler. Ve bu, adalet, adillik, özgürlük ve hatta hayat açısından fazlasıyla önemlidir (Lyon, 2013, s. 262-263).
‘‘Verinin Yükselişi ve Siyasetin Ölümü’’ adlı makalesinde Morozov, Google’ın son planı olan Android işletim sistemini akıllı saatlere, akıllı arabalara, akıllı termostatlara kadar her şeyin içine koymasının ve her şeyi akıllı hale getirmesinin kaygı verici göründüğünü ifade etmiştir. Morozov, yakın gelecekte Google’ın, buzdolabı, araba, çöp tenekesi gibi gündelik hayatta kullanılan araç gereçler ile onları kullanan insanlar arasında duran bir aracı olacağını ve böylece, Ulusal Güvenlik Ajansının (ya da ajanslarının) veri bağımlılığını toplu ve tek bir pencereden tahmin etmesine izin vereceğini belirtir (Morozov, 2020, s. 37). Morozov’a göre, Silikon Vadisi’nin mevcut altyapısı, aktivist sebepler için yeniden konuşlandırılabilir, fakat bu durumu ideal veya kaçınılmaz olarak kabul etmek için hiçbir neden yoktur. Morozov, yolların, arabaların, telefonların, evdeki beyaz eşyaların ve nihayet şehirlerin ‘‘akıllılaştırıldığı’’ (ya da yakın gelecekte tümünün akıllılaştırılacağı) bir ortamda aktivist hareketlerin önünün daha rahat alınabilme ihtimalinin güçlü olduğunu söyler. Morozov’a göre, bir sonraki Occupy Wall Street’in gerçekten akıllı bir şehirde herhangi bir şeyi işgal edip edemeyeceği henüz belli olmamakla birlikte, büyük olasılıkla, onlar sansürlenmiş ve insansız hale getirilmiş olacaktır (Morozov, 2020, s. 40).
Dijitalleşmenin hakimiyetindeki günümüz koşullarında ‘‘bireylerin kişisel cihazlarında internete bağlıyken oluşturulan veya kullanılan verilerin korunması’’ anlamına gelen dijital gizlilik, internete bağlanan herkes için yeni bir endişe kaynağı haline gelmiştir. Dijital gizlilik meselesi, Cambridge Analytica skandalıyla gündeme gelmiştir. O güne kadar yapılan ihlallerin kapsamı ve neleri değiştirebileceği bu denli ortaya konulmamıştır. Kullanıcıların verilerinin ihlali zaman zaman tartışma konusu olsa da bu verilerin bir ülkenin seçimlerinde etkili olabileceği ilk defa bu olayla kamuoyunca anlaşılmıştır. Bir politik analiz şirketi olan Cambridge Analytica, Facebook üzerinden kullanılabilen ek bir uygulama yardımıyla Rus psikoloji profesörü Aleksandr Kogan tarafından oluşturulan kişilik testini 270 000 kişiye uygulamıştır. Bu 270 bin kişinin Facebook’taki arkadaşlarının da verileriyle beraber, yaklaşık 87 milyon civarında devasa bir veri kaynağına ulaşılmıştır. 2018’de olayların ihbarcısı olan şirket çalışanı Christopher Wylie, topladıkları bu verilerle seçmenlerin psikolojik profillerini oluşturduklarını ve Trump’ın seçim kampanyasında kullandıklarını söylemiştir. Bu skandalın ardından dijital gizlilik, tüm dünyada daha fazla kişi tarafından önemsenen ortak bir kaygıya dönüşmüştür. (https://www.youtube.com/watch?v=ZCjc6hrh83A). Dolayısıyla, sanal ortamdaki veriler, seçmen davranışlarının yönlendirilmesinde de kullanılmaktadır.
KAYNAKÇA
Bauman, Zygmunt ve Lyon, David (2016). Akışkan Gözetim, Çeviri: Elçin Yılmaz, Ayrıntı Yayınları, İstanbul
Lyon, David (2013). Gözetim Çalışmaları: Genel Bir Bakış, Çeviri: Ali Toprak, Kalkedon Yayınları, İstanbul
Morozov, Evgeny (2020). Verinin Yükselişi ve Siyasetin Ölümü, Çeviri: Aysel Ay, Yeni Medya Kuramları 2 (içinde), Editör: Filiz Aydoğan, Der Yayınları, İstanbul
SosyalKafa, ‘‘Verilerimizden Ne İstiyorlar? Dijital Gizlilik’’ https://www.youtube.com/watch?v=ZCjc6hrh83A
Beğen, Paylaş ve Yorum Yap
Diğer sosyal mecralarda da paylaşmayı sakın unutma :)
...
Burcu Biter imzasında diyor ki;
''Ütopya ülkesinin olmadığı hiçbir dünya haritası bakmaya değmez.'' Oscar Wilde
Burcu Biter'ın Profili Burcu Biter'ın Tüm YazılarıBu Yazının Yorumları
Son Eklenenler
Son Yorumlar
Emre Bağce- 1 hafta önce
Teşekkür ederim Mustafa Bey, selamlar 2028 Cumhurbaşkanı Seçimleri iç...
Mustafa Atagün- 2 hafta önce
Paylaştıklarınızın tümüne katılıyorum.... 2028 Cumhurbaşkanı Seçimleri iç...
Emre Bağce- 2 hafta önce
Teşekkür ederim Barış Bey, var olun. Haklısınız. Um... 2028 Cumhurbaşkanı Seçimleri iç...