Birçok insan başkalarının eksiklerini onlara rahatça söylemeyi dürüstlük olarak algılıyor, bunu yaparken öte yandan kendilerine karşı yalan söylerler ve kendi eksiklerini görmezden gelirler. Dürüstlük sahip olabileceğiniz en güçlü güçtür. Doğru kurşun geçirmez yelek gibidir. Ne olursa olsun dürüstlük her zaman kazançlıdır. Bazen öyle gelmese bile emin olun kazançlıdır. Dürüstlük en büyük zenginliktir, ve başarının temelidir aslında. Küçük yalanların sistematik adımlarıyla cehenneme giden yolda yürüyoruz. Sonuçta, çocukluğumuzdan beri yalan söylemenin normal olduğuna dair aşılanan bir durum var, kendimize bile yalan söylemeye başlamamıza neden oluyor. Çocukluğumuzdan itibaren duyguları konuşmayı ve çözmeyi öğrenmek, onları isimleriyle çağırmak ve yüzlerine cesurca bakmak yerine, onları saklıyor, bilinçaltımızın yatak altına itiyoruz. Toplumda "AMAN AYIP OLMASIN" cümlesini kapsayan tüm eylemlerin çevirisi Yalan Söyle", "Yalan İçin Yaşa" demektir. Sevmediğiniz bir yemeği güzel olmuş demek de bir yalandır, birisi kiloluysa nezaket için zayıflamışsın demek de bir yalandır, birine yakışmayan bir elbiseye yakışmış demek de bir yalandır, sevmediğimiz bir insanı seviyormuş gibi yapmak da bir yalandır, istediklerinizi dile getirememek bir yalandır, sevdiğiniz kişi sizi sevsin diye sevmediğiniz şeyleri seviyormuş gibi yapmak veya o kişinin istediği versiyonu olmak da bir yalandır, istediğinizden daha azı ile yetinmek veya yetinmeniz gerektiğine kendinizi inandırmanız da bir yalandır vb. oysa değer mi bu kadar basit, bu kadar gereksiz şeyler için ruhumuzu kirletmeye.. Bilinçaltımızda “beyaz yalan” oyununun kurallarını kabul ederiz çünkü kimse doğrudan "canını acıtır” diyen bir doktor olmak istemez. Ancak yalan yalandır ve maalesef beyazı, pembesi, siyahı, ufağı ve büyüğü yoktur. Bunu kabul etmek bazıları için zordur ancak kabul eden her zaman kazanır. Congruent yani uyumun önemi budur. Söylediğiniz, düşündüğünüz, hisleriniz ve haraketlerinizin arasındaki birlik ve uyuma psikolojide congruent denir. Ve gerçekte etrafımızdaki insanların, belki de sizin bu kadar yorgun, tükenmiş, halsiz ve uykusunu alamamış hissetmesi sorununun kökü bu uyumun eksikliğinden gelir. Bilinç 4 ayrı senaryoyu bir tutmaya ve onları ayrı yaşamaya yüklü miktarda enerji harcar ve bu da doğal olarak kişiyi yorar ve tüketir. İnsanların "ayıp olmasın", "ay, ayıp olur şimdi" tutumu uyumlu olmaya giden yolda en büyük engeldir, bu yüzden kendi hislerinizi dinlemeli ve kendiniz olmalısınız. İşte o zaman Allah sizi elinizden tutarcasına yollarınızı açar. Kendi kendimizi sorgulamamız ve dürüstçe içimize bakmamız gerekiyor. Ve bu adım ilk başta büyük adamları bile ağlatabilir (ki ağlamanın büyüğü, küçüğü, erkeği, kadını olmaz, fizyolojik olarak çok sağlıklı ve herkes bazen ağlamalı vücutta biriken kortizol seviyesini düşürmek için). Neden biliyor musunuz? Zamanı ve kaynakları boşa harcadığımız için kendi önümüzde hissettiğimiz içsel utanç duygusu, yakıcı bir kızgınlığa yol açar ve bu, daha önce yanılsamayı sürdürmek için harcadığımız tüm enerji katmanını serbest bırakır. Bu tür soruların her birinin arkasında, gerçek arzunuzu ve amacınızı gerçekleştirmek için kullanabileceğiniz bir enerji hazinesi vardır. İşte bu yüzden kişisel gelişim tam da yalanların reddedilmesiyle başlar. Her şeyden önce kendiniz için.