Dünya üzerinde bulunan her canlı ve yaşanan her olay biz insanlar için bir tefekkür vesilesidir. İnsanoğlu, Rabbi tarafından yaratılmışların birçoğundan üstün tutulmuş, akıl nimeti ile şereflendirilmiştir. Bize, düşünüp idrak edebilmemiz için bahşedilen akıl sayesinde kendimizi geliştirir dünya ve ahiret kazanımları elde ederiz. Dünyaya gönderilme amacını doğru bir şekilde anlar, hayatımızı ona göre idame ettiririz. Bu süreç içerisinde insanın insandan ve diğer yaratılmışlardan öğreneceği birçok şey vardır. Allah insanların düşünce yapısını farklı farklı şekillendirmiş ki birbirlerinden faydalanabilsinler. Hayvanların her birine ayrı ayrı özellikler vermiş ki, tefekkür eden insanlar için örnek olabilsinler. Şüphesiz insanı hayvanlardan ayıran en önemli özelliği akıl sahibi ve düşünebiliyor olmasıdır. Fakat ne yazık ki, yaratılmışların en üstünü mertebesine sahip insan, kimi zaman hal ve hareketleri ile kimi zaman ise düşündükleri ile mahlukatın en alt seviyesine kendisini düşürebilmekte. Zira insanın bütün davranışları ve düşünce yapısı O’nun nezdinde bir anlam ve öneme sahip. Değişen dünyada insanlar da sürekli bir değişim yaşamaktadırlar. Doğru ve gerçeklerin eskisine oranla daha çabuk değiştiği bir dönemdeyiz. Bugün savunduklarımızın tersini yarın savunabiliyor, bugün asla yapmam dediklerimizi yarın yapar halde oluveriyoruz. Oysa ‘doğru’ zamana ve kişiye göre değişmemesi gereken bir gerçektir. Fakat bizler doğrularımızdan çok kolay ödün verebilen insanlar haline geldik. Kabul etmeliyiz ki dünyanın aldatıcı tarafı biz Müslümanlar üzerinde de etkisini çok sık göstermeye başladı. Kendimizi eğlendirme derdine düşüp “dünya hayatı oyun ve eğlenceden ibarettir” hükmünü idrak edemez vaziyete büründük. Yanlış anladık, yanlış yorumladık… ‘Bir toplumun eğitim seviyesini kitap okuma oranları belirler’ derler. Oysa aslında tek bir kitabın anlaşılması bir toplumun eğitilmesinde bir insanın yetişmesinde yeterlidir. Fakat bizler o tek bir kitabı okumaya aciz bıraktık kendimizi. Bu sebeple kişiye ve zamana göre doğrularımızı oluşturuyoruz. Oysa bizim için belirlenen doğrular zaten var. Ve hepimiz eğer ki Müslüman olduğumuzu kabul ediyorsak Allah’ın belirlediği doğrulara uymak mecburiyetindeyiz. Düşünce ve zihin yapımızı İslami çerçeve içerisinde şekillendirmeliyiz. Düşünmeyen bir insan zamanla duygusal anlamda körelir. Düşüncelerini sadece kendi nefsini esas alarak belirleyen kişinin olaylara bakış açısı haktan uzaklaşır. Neyin doğru neyin yanlış olduğuna dair kesin hükümler vermek yerine öncelikli yapmamız gereken, belirlediğimiz doğru ve yanlışların islama uygun olup olmadığını düşünmek olmalıdır. Bir fikre sırf çoğunluk savunuyor diye sorgulamaksızın katılmak kişinin düşünemiyor olmasının bir örneğidir. Meşhur bir söz vardır, anlatmak istediklerimin de bir özeti niteliğinde; “Düşünmek kolaydır, yapmak zordur. Dünyada en zor şey de düşünüleni yapmaktır.” Yani iş sadece düşünmekle de bitmiyor elbet… dua ile…