- Yazar: Emircan ERDAL
- Kategori: Sağlık, Toplum
- Bu yazı Okuryazar’a 1 gün önce eklendi ve şu anda 0 Yorum bulunmaktadır.
- Gösterim: 82

İyileşmek
Bir insan, kendisinin düşünceyle evrimleşen bir varlık olduğunu anladığı ölçüde huzur bulur.
James Allen
Depresyonla, kaygıyla, hüzünle ve zor koşullarla yaşayan dostlarıma,
İyileşme konusunda bugüne kadar çok şey yazdım. Bu konudaki bilgilerim, tecrübelerim ve okuduğum birkaç kitaptan ibaret. Ancak bir şeyi yeterince deneyerek yanıldığımda neyi doğru yapıp neyi daha iyi yapabileceğimi anlamaya başladım. Bugün depresyonu ve kaygıya değinirken, küçük değişimlerle hayatımız üzerinde nasıl kartopu gibi büyüyen olumlu etkiler yaratabileceğimizi konuşacağız.
İlk önce kaygıyı tatmıştım sanırım. Panik atak durumuna dek geldiğimde göğsümde sancı hissederken nefes alamaz duruma geliyordum. Hala bazen geldiğim oluyor. Kaygı üzerine çalışan Rollo May, bu hali en iyi tarif eden herhalde: ‘Sanki o an bütün dünya kapınızı çalıyor ve sizin bir şey yapmanız gerekiyordur.’ Bana kalırsa ‘kurban psikoloji’si diye nitelendirdiğim tabiri en yoğun yaşadığımız dönem. Bu ne demek peki? Bizle ilgili olan şeyler bizim dışımızda devam ediyordur ve biz bu rüzgarın ortasında savrulan yaprak gibi hissediyoruzdur.
Daha sonrasında bir durulma, enerjisizlik hali gelir. O zamanlar sadece tavana bakmak ister ve hareketsiz kalmak isterdim. Bu durumu kendim için araştırdığımda strese karşı donma tepkisi olduğunu anladım (herkes için farklı olabilir). Bu durumun uzun süren halleri depresyon olabilmektedir. Aylarca süren depresyon durumlarında kimi insanlar konuşma becerisini bile unutabiliyor. Ne yazık ki bu durum ne psikiyatrlarca ne de yakınlarımızca yeteri kadar anlaşılıyor. Anlaşılsa da vakit kısıtından birinciler en kısa yoldan antidepresana, ikinciler ise yüzeysel öğütlere geçiyor.
Bir de zor koşullar var tabii. En basitinden gelir gider uyumsuzluklarından nice insanlar kaygılı geleceği öngöremez halde. İşle ilgili aileyle ilgili partnerlerle ilgili sorunlarsa bizi kapana kıstırabiliyor. Bunlar yüzünden geleceği görüş alanımız kısıtlanmakla kalmıyor, kendimizi bir hapishanede hissedebiliyoruz. Ve başlıyoruz: şafağa kaç gün var? Oysa ki bir şafak gelse bir başka şafağı bekleyeceğiz. Victor Frankl, İnsanın Anlam Arayışı kitabında toplama kamplarında şafağı sayanların dayanıklılığını giderek kaybettiğini anlatır. Kurtuluşumuzu beklemekle kalmayıp bir şeyler de yapmamız gerek.
Bütün özgürlüklerimiz alınsa bedenimiz bize düşman bile olsa elimizde olan bir şey var: Olaylara nasıl yaklaşacağımız özgürlüğü. Eğer saydığım konulardan mustaripseniz, bunun için ‘gönülden’ maddi ve manevi olarak daha iyi olmayı dileyebilirsiniz. Bu söylediğim dile kolay. Hele ki affetmedikleriniz, kapanmamış hesaplarınız, gözünüzün önüne geldiğinde hala öfkelendiğiniz anılarınız varsa bu dediğim hiç kolay değil. Kolay olmamasına ve sonuna kadar hakkınız olduğuna can-ı gönülden inanıyorum. O yüzden bunu ilk söylediğinizde belki kalbinizin küçük bir parçası bunu isteyecek. Ancak bu yola bir kez çıkarsanız zaman içinde bu etki kartopu gibi büyüyecek. Her nasıl ki şu anda size çevrenizdeki nesneleri sorduğumda gözleriniz çevrenizdeki nesnelere odaklanacak, odağınıza bu dileği yerleştirdiğinizde iyi ve güzelin parçalarını keşfedeceksiniz. Bu, kartopu etkisi gibi büyüyecek. Unutmayın ki bu bir yolculuktur.
Beğen, Paylaş ve Yorum Yap
Diğer sosyal mecralarda da paylaşmayı sakın unutma :)
...
Emircan ERDAL imzasında diyor ki;
No excuse, It's me
Emircan ERDAL'ın Profili Emircan ERDAL'ın Tüm YazılarıBu Yazının Yorumları
Son Eklenenler
Son Yorumlar
Hasret AKSOY- 17 saat önce
Kast ettiğim boykot iki cenahı kışkırtıcı boykot de... Zor zamanlarda birlik olma vakt...
Hasret AKSOY- 17 saat önce
Kimsenin kutsalınan sövmeden ortak payda da insanla... Zor zamanlarda birlik olma vakt...
Hasret AKSOY- 17 saat önce
Hocam ne güzel anlatmış Allah razı olsun. Yobazlık ve fanatiklik sahnesin...