- Yazar: MERYEM AYDIN
- Kategori: Dünya
- Bu yazı Okuryazar’a 6 ay önce eklendi ve şu anda 2 Yorum bulunmaktadır.
- Gösterim: 262
Korkma, Buradasın
Ali Ural'ın Posta Kutundaki Mızıka kitabından şöyle bir alıntı hatırlıyorum. "Sevgili Dost, bir şehrin en güvenli yeri neresidir." Çok çeşitli cevapları olan bir soru. Bazı seçenekler şunlar olabilir.
Bir şehrin en güvenli yeri kişinin kendi evidir. Bir şehrin en güvenli yeri ibadethaneleridir. Bir şehrin en güvenli yeri hastaneleridir. Bir şehrin en güvenli yeri sığınma kamplarıdır. Bir şehrin en güvenli yeri ateşkes zamanında güvenli bölge ilan edilen yerlerdir.
Bu bağlamda İsrail hükümetinin yaptıklarına baktıkça konuyu ne kadar yanlış anladıklarını görüyorum. Bu vahşete karşı tepki göstermekten çekinenler olduğunu, konuşmaktan aciz olanları da. Üstelik kıtalara bölünmeden siyasi düzlemde ayrılmadan tüm dünyanın gerçek manada birleşmiş milletler olarak en çok şimdi sesini yükselmesi gerekirken bu korkaklık çok zavallı değil mi?
Bir halk sistematik olarak vahşice ve kanlı bir şekilde asimile ediliyor onursuzca, namussuzca ve acımasızca katlediliyor, soykırıma uğruyor ve çıkar dünyası insanları buna sessiz kalıyor. Evren var olduğundan beri hak ile batıl çeşitli şekilde savaştı ve savaşmaya devam ediyor ancak bu denli kanlı, bu kadar acımasız bir yok edilişe tarih ilk kez şahit oluyor. Bir halk çaresizce yok ediliyor ve tüm dünya bu soykırımı Hollywood filmi izler gibi izlemekte.
Bizlerse halen çok güzel ya da çok yakışıklı olmaya ağır bütçeler ayırıyoruz. Aynalar ve ekranlar karşısında ciddi zamanlar harcıyor, META'nın oyuncağı olurken kendimize hiç mi hiç üzülmüyor, halimize acımıyoruz. Zamanımızı ve paramızı harcadığımız bu tür oyuncakların sermayesi ise bu vahşeti oluşturanlar ve ortak olanlara ait. Kısır döngü içindeyiz ve hala uyuyoruz.
Acaba bu rahatlığımız savaşın hiç birimizin kapısında olmamasından mı kaynaklı? Evimize, ocağımıza bombalar atılsa, yolumuzu kesenler onurumuzu lekelese, sevdiklerimiz gözümüzün önünde can verse işin ciddiyetini daha iyi kavrayabilir miydik? Hz. Yusuf'un döneminde Mısır'da baş gösteren kıtlık şimdi tüm dünyanın derdi olsaydı, her şey çok daha anlaşılır olur muydu? Belki o zaman çok daha adil bir savaşla karşı karşıya kalırdık. Birimize değil binlercemize değen bir dert bizleri daha insanca düşünmeye, daha insanca hareket etmeye teşvik edebilirdi belki.
Fakat bugünden geleceği okuyan bir kahin gözüyle bakmak gerekirse bunların hiçbiri gerçekleşmeyecek, insan ırkı kendi eliyle sonucu daha vahşi olan durumlar üretecek gibi duruyor.
Henüz kendi ailemizle bağlarımızı güçlendiremiyorken, komşumuzla anlaşıp orta yol bulamıyorken, iş dünyasının hırslı kölesi konumundayken, ahlak kavramı para ile satın alınmış, adab-ı muaşeret tarihe karışmışken, en büyük kötülüğü yakın çevremizden görürken, bir şeyleri düzeltmeye kalkışmak çok romantik duruyor.
Dünyadaki gelişmelere baktığımda ümitvari cümleler yazamıyorum ancak atiyi karanlık görerek azmi bırakmak, Alçak bir ölüm varsa budur ancak dizelerini yazan Mehmet Akif Ersoy'a hürmetimden dolayı yine de şunları söylemek isterim.
İnsan ırkı olarak biran önce silkelenip kendimize gelmemiz gerek. Zalimi durduracak adımlar hemen şimdi atılmalı. Atılan adımlara destek olunmalıdır. Akıl sağlığını yitirmiş Benjamin kalpleri katılaşmış katil israil ordusu ve saz arkadaşlarının yaktığı ateşe odun olmamak kendi elimizde. Bu yangını söndürmek için taşıyacağımız her damla su dev dalgalara dönüşecektir. Ancak sessiz ve eylemsiz durmaya devam edersek çok yakında savaşın kapımızı çalacağı gerçeğinin altını çizmek istiyorum.
Her geçen saniye mazlumların aleyhine işlemekte. Bu süreçte ayrıntılara takılmadan, politik ve ekonomik çıkarları bir kenara bırakıp ağzımızla değil vicdanımızla konuşmak hepimiz için bir insanlık görevidir. Zalimin zulmüne dur demek için ihtiyaç duyduğumuz güç içimizde bulunmaktadır.
Bir kızılderili atasözünde "Son ağaç kesildiğinde, son nehir kuruduğunda, son balık öldüğünde. beyaz adam; paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak." der. İşler son raddeye gelmeden, Gazze'de yoğun bombardımandan kurtulup bir şehrin en güvenli yeri zannettiği hastaneye yetişen ve geçirdiği ağır şoktan dolayı konuşamayan Muhammed Ali'yi "korkma buradasın" diyerek teselli eden doktor kardeşimiz gibi, biz de kanayan yaraya merhem olalım. Akan kanı durduralım. Gerekiyor ki bağıralım. ''Korkma buradayız''!
Beğen, Paylaş ve Yorum Yap
Diğer sosyal mecralarda da paylaşmayı sakın unutma :)
...
Bu Yazının Yorumları
- Halit Durucan Değerli yazar, yazınızı dikkatle okudum ve dersler çıkarılacak nitelikte. Feryadınıza ortak olduğumu, hissiyatınıza önem verdiğimi belirtmek isterim. Bu çağ bana göre çok farklı bir çağ. Bu çağ zihniyetlerin tersine dönüştüğü, insanlığın tükendiği bir çağ.
- 1 Yanıtlar
Son Eklenenler
Son Yorumlar
Emircan ERDAL- 17 saat önce
Kaleminize sağlık Başlangıçlar ve Sonları
Neslihan- 1 hafta önce
Bu güzel yazı için teşekkür ederim. 🌸 Karamsarlığın Gölgesinde: Kendi...
Emre Bağce- 2 hafta önce
Teşekkür ederim abi, çok yaşayın. Huzur ve esenlik... Karamsarlığın Gölgesinde: Kendi...