Maça Giremeyen Oyuncuların Dramı!
Bir gün bir hazırlık maçında takımın öne çıkmış (ya da çıkarılmış) bir oyuncusu göze çarpar. Sesi gür çıkmaktadır ve de boyu uzuncadır. Hazırlık maçında başarılı olmuş değildir aslında. Ancak her neden ve nasıl olmuşsa bazı taraftarlar bu oyuncuya oldukça fazla tezahürat yapmıştır. Taraftarların arasında o gün dışardan birilerinin bu adrese teslim tezahüratları yönlendirdiği bile söyleniyor. Her neyse oyuncumuz takımın as kadrosunda yer bulmuştur artık!
Geçen süre içinde takımın resmi maçları hiç iyi geçmez. Puan durumunda her geçen gün kötüye gidilmesine rağmen bu oyuncunun taraftarlar arasında namı artmaya devam eder. Kötü gidişin faturası ise diğer oyunculara çoktan kesilmiştir bile.
Bir süre sonra oyuncumuz takımın kötü gidişine gerekçe olarak teknik direktörü gösterir ve sahada görevi ile birlikte takımın da başına geçer. Diğer oyuncuların tamamını da kendisi seçecektir artık!
Günler, aylar yıllar geçer ama kümeler düşen takımda malzemecisine kadar değişiklikler olsa da meşhur(!) oyuncumuz nüfuzunu arttırmaya devam eder. Mağlubiyetlerin sorumlusu olarak takımın başkanını göstermeye başlar. Başkanlık sistemidir hedefi artık!
Tribünlerin yoğun sevgisini(!) alan oyuncumuz, sahadaki en iyi mevkiyi, teknik direktörlüğü ve nihayet başkanlığı da almıştır. Takımın bütün kararlarını kendisi almakta, alınacak ve satılacak oyuncular kadar bütün malvarlığına hükmetmektedir. Taraftarların büyük çoğunluğu oyuncunun takımda bu kadar yetkili ve tek başına söz sahibi olmasına bayılmakta ve eski günlerden örneklerle oyuncunun kıymetinin bilinmediğinden dert yanmaktadır.
Peki diyeceksiniz ki, “olabilir, bunlar ilk defa olmuyor”. Evet ilk defa olmuyor ama bu kez ilk defa olan bir şey var. Alınan her kötü skor sonrasında bu oyuncu, teknik direktör ve başkanımıza herhangi bir eleştiri getirilemez iken, maça giremeyen oyuncular yerden yere vurulmaktadır. Haftalarca ve hatta aylarca basın yayında maça giremeyen oyuncular hunharca eleştirilmektedir. Takımda tüm yetkinin malum oyuncumuzda olduğu ve takımın tüm imkanlarını hoyratça kullandığının bir önemi yoktur artık!
Takımın varlık yokluk gibi hayati sorunları olmasına ve dökülmeye başlamış olmasına rağmen taraftarlar oyuna dahil olamayan yedek oyuncuları yuhalamakta ve oyuna girmemiş olmalarına dua etmektedirler. Maça giremeyen oyuncular yerden yere vurulurken ve ağır kayıplara rağmen malum oyuncumuza taraftarın sevgisinden eksilme olmaz. Tersine, eleştiren taraftarlar olursa daha bir aşkla savunmaya geçmektedirler. Hasılı kelam, bu takımda taraftarın bu zihniyeti devam ettiği sürece mağlubiyetleri bitmez!
Bitirelim burada. Bu yazıyı okuduktan sonra malum takım taraftarları gibi siz de “taraftarlık psikolojisi” olarak özetlenebilecek bir anlayışla yazıyı politikaya entegre edip saldırmayın! Tekrar buluşuncaya kadar hoşcakalın.
Beğen, Paylaş ve Yorum Yap
Diğer sosyal mecralarda da paylaşmayı sakın unutma :)
...
Mesut Koç imzasında diyor ki;
Haksız bir davada zirvede olmaktansa haklı bir davada zerre olmayı tercih etmeye çalışanlardan.
Mesut Koç'ın Profili Mesut Koç'ın Tüm YazılarıBu Yazının Yorumları
Son Eklenenler
Son Yorumlar
Emre Bağce- 1 hafta önce
Teşekkür ederim Mustafa Bey, selamlar 2028 Cumhurbaşkanı Seçimleri iç...
Mustafa Atagün- 1 hafta önce
Paylaştıklarınızın tümüne katılıyorum.... 2028 Cumhurbaşkanı Seçimleri iç...
Emre Bağce- 2 hafta önce
Teşekkür ederim Barış Bey, var olun. Haklısınız. Um... 2028 Cumhurbaşkanı Seçimleri iç...