- Yazar: Burak Avcı
- Kategori: Kitap, Hikaye
- Bu yazı Okuryazar’a 1 hafta önce eklendi ve şu anda 0 Yorum bulunmaktadır.
- Gösterim: 85

Nefessiz Kalanlar
“Katiller cinayet mahalline döner” derler.
Ama bu sefer dönen, çoktan ölmüştü.
Çünkü onun katili… o gözlerin içindeydi.”
“Nefessiz Kalanlar” –
Benden sana… tek kötü hatıra.
KİMSE BENDEN ÇALAMAZ
BÖLÜM 1 – TARAFINI SEÇ
Bilecik – 19:00
Şehir, Mayıs ayının serin ama puslu bir akşamına uyanıyordu.
Gün ışığı, gökyüzünün batı ucunda solgun bir çizgi gibi asılıydı.
Sokaklar yavaş yavaş tenhalaşıyor, esnaf kepenk kapatıyor, çocuk sesleri yerini televizyonlardan taşan haber bültenlerine bırakıyordu.
Bilecik’in sıradan bir mahallesinde, üç katlı, dışı griye çalan çatlak sıvalı bir apartman sessizce duruyordu.
Apartman sessizdi.
Ama bu gece… o sessizlik bir sonun perdesi olacaktı.
Sokağın başında, ışıkların uzağında bir motosiklet yavaşça durdu.
Motorun sesi kısıktı, nefes gibi.
Sürücü, kaskını çıkarmadı.
Karanlığın içinde silik bir siluet gibi görünüyor, sadece gölgeler arasında hareket ediyordu.
Üzerinde siyah bir mont, belinde sade bir çanta vardı.
Motosikletin selesinden, dikkatlice sarılmış bir paket çıkardı.
Simsiyah bir kutu.
İnce, zarif ve şık.
Kutunun üzerine yerleştirilmiş tek satırlık bir etiket vardı.
Ne gönderen, ne açıklama…
Sadece şu yazı:
“Şimdi tarafını seç: Cennet mi, Cehennem mi.”
Bir hediye gibi görünüyordu.
Ama içindeki şey… hediye değildi.
Bir karar, bir seçim, bir sondu.
Sürücü yavaşça apartmana yaklaştı.
Kapının önünde durdu.
Zile basmadı.
Çünkü zil, niyetin habercisidir.
Ama bu gece hiçbir niyet görünür olmayacaktı.
Üç kez kapıya vurdu.
Tok… tok… tok…
İçeriden genç bir kadın sesi geldi.
“Kim o?”
Sürücü cevap vermedi.
Kapı aralandı.
Göz göze gelmediler.
Ama karşısındaki gözler tanıdık değildi.
Bu sadece bir teslimattı, öyle görünüyordu.
Kadın kaşlarını çattı, yine sordu:
“Paket mi?”
Sürücü sadece başını eğdi.
Kutuyu uzattı.
Kaskın ardındaki ses, buğulu bir şekilde fısıldadı:
“İsminize özel gönderildi.”
Kadın, paketi aldı.
Gülümsemedi ama teşekkür etti.
Kapıyı kapattı.
Kilit sesi duyuldu.
Ve sürücü hiçbir şey demeden geri döndü.
Motosiklet sessizce çalıştı.
Sokaktan uzaklaşırken geriye sadece kutunun içindeki karar kaldı.
19:13 – Salon
Kadın, annesi ve küçük kardeşiyle birlikte oturuyordu.
Televizyonda bir dizi vardı ama kimse dikkat etmiyordu.
Kadın elindeki kutuyu gösterdi:
“Biri bırakmış. Kimden bilmiyorum.”
Annesi şaşkın:
“Ne bu şimdi?”
Kardeşi atladı:
“Aç aç!”
Kutuyu açtılar.
İçinden sade bir parfüm şişesi çıktı.
Simsiyah cam, etiket yok.
Sadece şişeye yapıştırılmış küçük bir kartta şu yazıyordu:
“Yeni seri: Şimdi tarafını seç.
Cennet mi, Cehennem mi?”
Kadın burnuna götürdü, kapağını açtı.
İlk koku hafifti.
Sanki çok uzaktan gelen bir baharat karışımı.
Sonra daha keskin bir şey…
“Fena değil,” dedi.
“Garip ama fena değil.”
Annesi de denedi.
Gülerek:
“Burnum yandı, ne bu böyle!”
Kardeşi uzandı:
“Ben de bakayım.”
Üçü de kokladı.
Şişe masanın üzerine kondu.
Televizyon sesi devam etti.
Gülüştüler.
Ama gülüşlerin gölgesi uzundu.
Çünkü zaman işlemeye başlamıştı.
20:41 – Çöküş
İlk baş dönmesi kadında başladı.
Sağ şakağında derinleşen bir baskı hissetti.
Eliyle alnını ovaladı.
Gözleri ağırlaştı.
“Bir şey oldu,” dedi ama sesi cılızdı.
Annesi ona döndü:
“Ne oldu, tansiyonun mu?”
Kadın konuşmak istedi.
Ama kelimeler zihninde yavaşladı.
Başını sağa sola salladı.
Boğazında garip bir kuruluk oluştu.
Ciğerlerinin derinlerinde yanma başladı.
Kardeşi kahkaha atarken birden sustu.
Eliyle ağzını kapattı.
Öksürük patladı.
Annesi sandalyesinden doğruldu.
Paniğe kapıldı.
Elini kalbine götürdü.
“Ne bu? Ne oluyor size?”
“Ben… nefes alamıyorum,” dedi kadın.
Ama bu sadece bir cümleydi.
Artık sesini taşıyacak nefesi yoktu.
20:56 – Sessizlik Yayılıyor
Kadın, dizlerinin üzerine çökmüştü.
Gözleri yuvalarından taşacak gibiydi.
Nefesi, boğazında sıkışıyor, çıkamıyordu.
İçine dolan hava, artık oksijen değilmiş gibi…
Kardeşi banyoya gitmeye çalıştı ama duvara çarptı.
Ellerini açtı, nefes almak için burnunu çekti.
Ama içine giren şey nefes değil, yaktı.
Annesi telefonuna ulaşmak için masaya yöneldi.
Parmakları titredi.
Ekrana basamadı.
Gözleri bulanık, kulakları uğulduyordu.
Bir adım daha attı ve yere düştü.
Kadın çığlık atmak istedi ama sesi çıkmadı.
Dünyası, içten içe sessizce çöküyordu.
21:12 – Ölüm Tamamlandı
Banyo karanlıktı.
Kardeşi orada, ayaklarının üzerine yığılmış.
Teni solgun, gözleri açık ama tepkisiz.
Annesi mutfakta, sandalyeye uzanmış ama yaşamıyor.
Kaskatı.
Ciğerler çökmüş.
Kadın…
Salonda, kanepenin önünde…
Yüzüstü düşmüş.
Sol yanağında parfüm şişesi var.
Burnunun ucunda hâlâ o koku.
Ertesi Sabah – 08:16
Alt komşu, sabah çöp atarken pencereye bakar.
Üst katta ışıklar hâlâ yanmakta.
Dün gece hiç sönmemiş.
Zili çalar.
Açan yok.
Camdan bakar…
İçeride biri yerde.
Polis çağrılır.
Kapı kırılır.
İçeri girildiğinde evde üç ceset bulunur.
Hiçbir mücadele, hiçbir kırık eşya yoktur.
Sadece masa üzerinde duran o siyah şişe.
Ve onun yanındaki not:
“Şimdi tarafını seç:
Cennet mi, Cehennem mi?”
Bu sadece bir başlangıçtı.
Liste yeni başlıyordu.
Ve sıradaki adres… çoktan belirlenmişti.
BÖLÜM 2 – İHANETİN BEKÇİLERİNE
İzmit – 22:00
Motorun sesi kısa sürdü.
Fail, sokak lambalarının aydınlatmadığı bir köşe başında durdu.
Kaskını çıkarmadı.
Bu gece gözlerini kimse görmeyecek, sesini kimse duymayacaktı.
Ama zehir, konuşacaktı.
Motosikletin yan çantasından üç adet özel hazırlanmış kahve bardağı çıkardı.
Üzerlerinde tanıdık bir zincir kahve markasının sahte logosu vardı.
Kahveler sıcaktı.
İçlerinde karışım gizliydi.
Ricin – yavaş ve öldürücü.
Kapsaisin – yakıcı ve boğucu.
Tatlı, sütlü bir kahve gibi görünse de,
ilk yudumda acı bir ölüm başlayacaktı.
Fail binaya doğru yürüdü.
Gözleri hiçbir yeri taramıyordu.
Çünkü plan zaten içindeydi.
Bir defa yazılmıştı.
Bu sadece oynanan bir senaryoydu.
Üç katlı binanın ikinci katı hedefti.
Dairenin ışıkları yanıyordu.
İçeriden kahkahalar geliyordu.
Gülen sesler…
Ama bir saat sonra bu sesler yankılanamayacaktı.
22:00 – Teslimat
Fail zile bastı.
Kapı hızla açıldı.
Üç kadın birden karşısında belirdi.
Genç, neşeli, makyajlı yüzler.
Birbirlerine bakıp güldüler.
“Vay! Ne bu saatte promosyon kahvesi mi?”
Fail başını hafif eğdi.
Cümlesi önceden ezberlenmişti:
“Yeni açılan kahve dükkanının tanıtımı.
Tatlıyla acı arasında üç özel tat.
Şanslısınız.”
Kadınlardan biri kahve bardaklarını alırken gülümsedi:
“Tatlı mı, acı mı… göreceğiz artık!”
Kapı kapandı.
Fail dönmeden önce cebinden çıkardığı küçük kâğıdı apartman girişine, posta kutularının arasına iliştirdi.
Kırmızı mürekkeple yazılmıştı:
“İhanetin bekçilerine… 40 yıl hatırım olsun.”
Merdivenlerden inerken kahkahalar hâlâ içeriden duyuluyordu.
Ama kahkahalar…
boğazda kesilecekti.
23:27 – Başlangıç
Kadınlardan biri başını tuttu.
Birden bire baş dönmesi yaşadı.
Kahve bardağını masaya bıraktı.
“Bir garip oldum,” dedi.
“Boğazım yanıyor…”
İkinci kadın, elindeki fincanı yarılamıştı.
Gözleri sulandı.
“Ne bu ya, acı mıymış bu?”
Öksürdü.
Karnını tuttu.
Üçüncüsü ayakta duruyordu.
Ama bacakları güçsüzleşmişti.
Duvara tutunarak banyoya yöneldi.
Adımı attı, ayağı kaydı.
Kendini yere bıraktı.
00:13 – Sessizlik
İlk kadın mutfakta nefes almaya çalışıyordu.
Ciğerleri doluydu ama boş gibiydi.
Her nefes alışta bir yanma, bir tıkanma…
Gözleri karardı.
Sandalyeye tutunmaya çalıştı.
Ama kaydı.
İkinci kadın banyoya gitmeye çalıştı ama banyoda artık biri vardı.
Kapıya yaslandı.
Eli boğazında.
Tıkanıyor.
Yutkunamıyor.
Ağlayamıyor.
Üçüncüsü salonda kanepeye uzanmıştı.
Telefon yanındaydı ama açacak gücü yoktu.
Parmakları sadece titriyordu.
Bir daha kalkmadı.
01:46 – Sönüş
Kahveler yarım.
Fincanlar hâlâ sıcak.
Ama içeride artık hiçbir hayat emaresi yok.
Koku yok.
Kan yok.
Savaş yok.
Sadece ölüm.
Ve duvardaki o cümle.
BÖLÜM 3 – KİMSE BENDEN ÇALAMAZDI
Kandıra – 00:30
Gecenin en sessiz saatinde Kandıra’nın loş sokaklarından birinde siyah bir motosiklet sessizce ilerledi.
Sokak lambalarının ışığı yetersizdi, ay yüzünü saklamıştı, rüzgar hafifti.
Ama o gece… bir şey olacakmış gibi kokuyordu hava.
Görünmez bir uğultu vardı.
Yaklaşan, büyüyen, ağır bir şey…
Fail sokağın başında motoru durdurdu.
Kaskı çıkarmadı.
Gaz maskesini çantasından çıkardı ve taktı.
Bu gece zehir onun için değil, başkaları içindi.
Bu gece nefes onun hakkıydı — son bir kez daha görecek, izleyecek, anlayacak kadar…
Duvarda yazacak kelimesi belliydi.
Yalnızca bir satır.
Yalnızca bir hakikat:
“Kimse benden çalamazdı.”
Ve bu söz, sadece bir duvara değil, bir hayatın ıssız kalan yıllarına kazınacaktı.
00:34 – Hazırlık
Fail binanın önündeki giriş camına elmas uçlu bir kalemle küçük bir delik açtı.
İçeriden kapıyı açtı.
Alarm yoktu.
Ses yoktu.
Çünkü kimse onun geleceğini bilmiyordu.
Merdiven altına çömeldi.
Çantasından parça parça ölüm çıkardı.
• 2 tüp R134a
• 1 tüp R410A
• 6 kilo metilen klorür
• 4 kilo sülfürik asit
• İnce alüminyum parçalar
• Hortum, çakmak gazı, ateşleme düzeni
• Bir de: cam şişeye hazırlanmış molotof
İşini yaparken acele etmedi.
Sanki sanatını icra eden bir heykeltraş gibiydi.
Her valf yavaş açıldı.
Gazlar sessizce koridorlara doldu.
Zehir görünmüyordu ama kapı aralığından içeri sızıyordu.
Yalnızca fiziksel değil…
duygusal bir ölüm hazırlanıyordu.
00:47 – Duvardaki Son Mühür
İç cebinden çıkardığı kırmızı sprey kutusunu aldı.
Apartmanın dış duvarına, fener ışığında yazdı:
“İhanetin bekçilerine… 40 yıl hatırım olsun.”
“Geceye gömdüm hepinizi.”
Her harfi yavaş, her satırı sabırla…
Sanki kanıyla yazıyor gibiydi.
Sanki bu cümleler, yıllar süren suskunluğun özeti gibiydi.
Yazı bitince geri çekildi.
Duvardaki kelimelere bir süre baktı.
Onayladı.
00:55 – Molotof
Giriş kapısının hemen ardında, bir adım sonra patlayacak şekilde konumlandırılan molotof, cam şişe içine hazırdı.
İçerisi artık dolmuştu.
Gazların karışımı tamamlanmış, zehir solunabilir formuna ulaşmıştı.
Fail çakmağı çıkardı.
Bir sigara yakar gibi yavaşça fitili tutuşturdu.
Alev ucunda dans etti.
Gözleri sönmeden önce son kez parladı.
Molotof, merdivenin ortasına atıldı.
00:58 – Alev ve Gaz
İlk patlama küçük oldu.
Sonra büyüdü.
Merdiven altı bir anda sarı-turuncu alevle aydınlandı.
Gaz, alevle buluştuğunda koridor ölüm odasına dönüştü.
Evlerdeki insanlar uyanmaya başladı.
Duman kapıların altından içeri giriyordu.
Boğazları yandı.
Gözleri sulandı.
Bir şeylerin ters gittiğini anladılar ama artık çok geçti.
01:04 – Panik
Dairelerin kapıları açıldı.
Ayak sesleri, çığlıklar, çocuk ağlamaları…
Herkes kaçmak istiyordu.
Ama her çıkış kapısı dumanla doluydu.
İlk adımı atan kişi, yere yığıldı.
Islak havlu getirmek kimsenin aklına gelmedi.
Çünkü panik, düşünceyi boğar.
Bu bir yangın değil, bir kıyımdı.
Dumanın içinde yol yoktu.
Yalnızca yönünü şaşıran insanlar,
ve onların yutulan son nefesleri vardı.
01:16 – Çöküş
9 kişi.
Her biri evinden çıkmak için bir adım attı.
Ama çıkamadı.
Kimisi merdivende, kimisi mutfakta, kimisi banyoda bulundu.
Her biri boğulmuş, vücutları kıvrılmış, ciğerleri gazla dolmuş haldeydi.
Apartmanın içi hâlâ sıcaktı.
Ama kimse yaşamıyordu.
01:30 – İlk Alevin Yankısı
Yangın sokağı sardı.
Komşular pencere açtı, çığlık attı.
Sirenler uzaktan duyuldu.
Fail ise çoktan binanın köşesinden uzaklaşıyordu.
Kask hâlâ başındaydı.
Gaz maskesi boynuna asılıydı.
Adımlarında ağırlık yoktu.
Çünkü bu sadece sıradaki adımdı.
Ve listede üç satır daha çizilmişti.
Sırada bir ev daha vardı.
Ama o evde…
öldürülmeyecek biri vardı.
BÖLÜM 4 – YALNIZLIĞIN KALDI
Adapazarı – 01:30
Şehir uyuyordu.
Ama bazı evlerde ışıklar sönmemişti.
Bazı sokak lambaları yanıyor, bazı yürekler hâlâ geceyle konuşuyordu.
Ve bazı hesaplar…
kapanmak için sabahı beklemiyordu.
Kahraman son hazırlığını tamamlamıştı.
Bu, listedeki son evdi.
En ağır, en karmaşık, en duygusal olan.
Çünkü bu evde bir düşman değil…
bir zamanlar “her şey” dediği biri yaşıyordu.
Ve o kişiye kıyamıyordu.
Ama onun yüzünden…
herkese kıymıştı.
01:32 – Binanın Önü
Üç katlı, eski ama hâlâ ayakta bir apartmandı.
Giriş kapısının sağındaki küçük duvara eğildi.
Yanında taşıdığı kırmızı sprey kutusunu çıkardı.
Yavaşça yazmaya başladı.
“Sen değil…
senin için ölmesi gerekenler öldü.”
Yanına bir cümle daha:
“Bu yangın sana kalmak için değil, yalnız kal diye.”
Cümleler bittikten sonra geri çekildi.
İlk kez bu kadar yavaş yürüyordu.
İlk kez elindeki molotof, içini ısıtmıyordu.
Çünkü bu sefer alev, dışarıda değil…
kalbinin içindeydi.
01:36 – İçeri Sızış
Kapıyı zorlamadı.
Giriş penceresini dikkatlice kırdı.
Alarm yoktu.
Tuzak yoktu.
Sadece uyuyan dört kişi…
ve hepsinden daha önemli bir şey:
Onların içinde, o yoktu.
Çünkü kız kuzenindeydi.
Çünkü o… yaşamalıydı.
Fail bunun planını çok önceden yapmıştı.
Evde onun olmayacağı geceyi beklemişti.
Ve sonunda… o gece gelmişti.
01:40 – Hazırlık
Yakıtı girişe döktü.
Kuru perdeleri, kapı altlarını, halı kenarlarını seçti.
Çakmak gazı spreyiyle alanı genişletti.
Alev hızlandırıcıyı son kez kontrol etti.
Fitili taktı.
Adımlarını geri attı.
Elinde tuttuğu cam şişeye baktı.
Son molotofu…
“Beni unuttukları gibi sessiz gidecekler,” dedi içinden.
Ve fırlattı.
01:43 – Yangın
Alev bir anda yükseldi.
Camlar patladı.
Kapılar çatladı.
Evin içi önce kırmızıya, sonra kara isli bir cehenneme döndü.
İçerideki dört kişi…
birbirine seslenemeden yanmaya başladı.
Çığlıklar sokaklara karıştı.
Ama çok geç kalınmıştı.
Kapılar açılamadı.
Pencerelerden atlanamadı.
Yangın, içeriyi dışarıdan daha önce tüketti.
02:04 – Kız Dönüyor
Kız, telefonuna gelen mesajla apar topar kuzeninden çıktı.
“Senin sokakta yangın çıkmış.”
“Senin ev yanıyor olabilir.”
“Ailene ulaşılamıyor.”
Koşarak geldi.
Mahalle ayakta.
Polis, itfaiye, ambulans…
Sokağın başına geldiğinde…
bir daha hiçbir yere varamadı.
Dizlerinin üzerine çöktü.
Gözleri binaya değil, artık olmayan eve baktı.
“Anne…”
“Baba…”
“Ağabey…”
Ama cevap yoktu.
Çünkü artık kimse yoktu.
02:11 – Gerçekleşme
Sokağın başında bir siluet belirdi.
Simsiyah bir motor montu.
Simsiyah bir kask.
Yavaş, tereddütsüz adımlar.
Kız kaldırdı başını.
Onu gördü.
“Sen… miydin?” diye fısıldadı.
O sustu.
Gözleri gözlerine değdi.
Sessiz bir bakıştı.
Ama her şeyi anlatıyordu.
Adam kaskını çıkarmadı.
Ama sesini duyurdu:
**“Geceler boyu nefes alamamamı sağlayanların…
tek tek nefesini aldım.
Beni yalnızlık ve kimsesizlikle bırakan…
seni de aynı yalnızlık,
kimsesizlik ve vicdan azabıyla bırakıyorum.”**
Elini montunun cebine attı.
Susturuculu silahı çıkardı.
Son bir kez kızın gözlerine baktı.
Ve tetiği çekti.
02:12 – Sessizlik
Kız koşmadı.
Ağlamadı.
Sadece gözlerini kapadı.
Çünkü artık biliyordu:
Bu, bir intihar değil…
bir ceza değildi.
Bu, aşkın külleriydi.
Ve onun alnında bir ömür yanacaktı.
BASIN BÖLÜMÜ – KİMSE BENDEN ÇALAMAZ DOSYASI
Tarih: 15 Mayıs 2025 – Türkiye sabahı dört şehirde dört infaz haberiyle karşıladı.
ULUSAL MANŞETLER
HÜRRİYET
“Dört Şehir, Dört Ölüm: Seri Katil Değil, Sessiz Hesaplaşma”
Türkiye sabahı 19 ölümle karşıladı.
Bir gecede; Bilecik, İzmit, Kandıra ve Adapazarı’nda meydana gelen dört farklı olay, birbirinden bağımsız görünse de artık tek bir failin izini taşıyor.
Emniyet, saldırıların tek bir kişi tarafından planlandığını ve duygusal bir intikam temasıyla işlendiğini açıkladı.
SABAH
“Kimse Benden Çalamaz: Soğukkanlı Planla İnfaz Edilen 19 Kişi”
Fail, öldürmedi.
Sadece onları kendi elleriyle ölüme yürüttü.
Bilecik’te parfümle, İzmit’te kahveyle, Kandıra’da kimyasalla, Adapazarı’nda ise alevle…
Her infaz, tek bir cümleyle mühürlendi.
O cümle:
“Kimse benden çalamazdı.”
CUMHURİYET
“Eski Sevgili Katliam Yarattı: Ama Sadece Ailesini Yaktı”
Fail, dört şehirde gerçekleştirdiği 19 ölümden yalnızca bir kişiye kıyamadı.
Adapazarı’ndaki yangında genç kadın hayatta kaldı.
Çünkü fail, onun için şunu söyledi:
“Sana kıyamadım…
Ama artık kimsen de kalmadı.”
POSTA
“Kandıra’daki kimyasal saldırı Türkiye’de ilk kez kayıtlara geçti”
Kandıra’da 9 kişinin ölümüne neden olan olayda R134a, R410A gazları, metilen klorür, sülfürik asit ve molotof karışımı kullanıldı.
Emniyet kaynakları bu tür bir infazın ilk kez görüldüğünü ve “şehir içi kimyasal sabotaj” olarak nitelendirildiğini açıkladı.
T.C. İÇİŞLERİ BAKANLIĞI AÇIKLAMASI (16 Mayıs 09:45)
“Failin kimliği açıklanmamıştır.
Toplam 19 ölü, 7 yaralı, 3 entübe vaka mevcuttur.
Olaylar ‘duygusal temelli, bireysel radikalleşme ve organize planlama’ kapsamında değerlendirilmiştir.”
ADLİ TIP RAPORU (ÖZET)
Bilecik (3 kişi)
• Dimetil sülfat solunumu
• Akciğer tahribatı, solunum felci
• Sessiz ölüm, mücadele izi yok
İzmit (3 kişi)
• Ricin yutulması + kapsaisin boğaz tahribatı
• Ölüm süresi: 2 saat
• Yutma sonrası bilinç kaybı ve iç yanma
Kandıra (9 kişi)
• Kimyasal gaz kombinasyonu: metilen klorür, sülfürik asit, hidrojen gazı
• Patlama sonrası karbonmonoksit zehirlenmesi
• Olay Türkiye’de ilk kez görüldü
Adapazarı (4 kişi)
• Alev hızlandırıcı yangın
•
3. derece yanık + duman boğulması
• Fail, tek sağ kalanı izleyip intihar etti
TOPLUMSAL YANKI ve TEPKİLER
Twitter Trendleri:
• #KimseBendenÇalamaz
• #İhanetinBekçilerine
• #CennetmiCehennemmi
• #EskiSevgiliKatliamı
Instagram Reels / TikTok:
Fon müziği: Yavaş piyano
Üst yazı:
“Geceler boyu nefes alamamamı sağlayanların tek tek nefesini aldım.
Beni yalnızlık ve kimsesizlikle bırakan… seni de aynı yalnızlıkla bırakıyorum.”
SON NOT
Failin cebinden çıkan el yazısı not, roman gibi kapandı:
“Bu hikâyeyi ben yazdım.
Siz sadece finali izlediniz.
Ama unutmayın…
Kimse benden çalamazdı.”
Roman burada bitti.
Ama soru hâlâ kalplerde:
“Biz kimin listesindeyiz?”
Beğen, Paylaş ve Yorum Yap
Diğer sosyal mecralarda da paylaşmayı sakın unutma :)
...
Bu Yazının Yorumları
Son Eklenenler
Son Yorumlar
Hasret AKSOY- 1 hafta önce
Ben teşekkür ederim ♥️ Aile günü anısına
Murat şenocak- 1 hafta önce
İnandıkları dinin islam olduğuna emin değilim. Tapı... Değdi mi?
Neslihan- 1 hafta önce
Çok içten, güzel bir yazı. Teşekkürler. Aile günü anısına