- Yazar: Burcu Biter
- Kategori: Toplum, Medya
- Bu yazı Okuryazar’a 3 yıl önce eklendi ve şu anda 0 Yorum bulunmaktadır.
- Gösterim: 826
Sosyal Medya Çağında Çocuk Hakları İhlali: "Sharenting" Nedir?
Gündelik yaşamın ayrılmaz bir parçası haline gelen sosyal medya ebeveynlere, diğer ebeveynlerden tavsiyeler almak, yapılan canlı yayınlarda uzmanlarla sanal da olsa bir araya gelip onlara sorular sormak gibi birtakım faydalar sağlamaktadır. Bununla birlikte, bilinçsizce yapılan ve özellikle "oversharenting" olarak literatüre geçen aşırı paylaşımlar, çocuklarını yetişkinliğe kadar takip edecek zararlara sebep olabilmektedir. Ebeveynler farkında olmadan çocuklarının mahremiyet, unutulma hakkını ihlal etmekte ve bunun başkaları tarafından istismar edilmesine sebep olabilmektedir. Konuyla ilgili araştırmaları, tartışmaları ve çözüm yollarını ortaya koymayı amaçladığım bu yazı dizisinde, ilk olarak (bir giriş niteliği taşıması maksadıyla) çocuk haklarının tarihsel arka planına değinmiştim. Çalışmanın ikinci bölümünde ise sharenting olgusunu ele aldım. Şimdi bu olgunun ne olduğuna, hangi durumlarda ortaya çıktığına ve ne gibi sonuçlara yol açacağına hep beraber bakalım.
"SHARENTING" KAVRAMI
Bir ebeveynin sosyal medyayı çocukları ile ilgili pek çok detayı paylaşmak amacıyla kullanmasına, (İngilizce’de paylaşmak eylemi olan "share" ve ebeveynlik yapma anlamına gelen "parenting" sözcüklerinin birleşiminden oluşan) "sharenting" adı verilmektedir. Ebeveynlerin, çocuklarının fotoğraf ve videolarını sosyal medyada paylaşması ve bu tür paylaşımların nedenleri araştırmalara konu olmaktadır.
Michigan Üniversitesi’nin 2015 yılında 0-4 yaş arası çocukların ebeveynleriyle gerçekleştirmiş olduğu "Ulusal Çocuk Sağlığı" anketine göre, ebeveynlerin yaklaşık dörtte üçü sosyal medyanın kendilerini daha az yalnız hissettirdiğini söylemiştir. Bir başka deyişle, ebeveynlerin yaklaşık % 70’i, daha deneyimli diğer ebeveynlerden tavsiye almak için sosyal medyayı kullandıklarını; % 62’si de bu paylaşımların daha az endişelenmelerine yardımcı olduğunu dile getirmiştir.
Anket sonuçlarına göre, ebeveynlik tavsiyeleri sosyal medyada paylaşılırken, ortak konular arasında çocukları uyutmak (% 28), beslenme ve yeme ipuçları (% 26), disiplin (% 19), kreş/anaokulu (% 17) ve davranış sorunları (% 13) yer almaktadır. Bununla birlikte, ebeveynler çocukları hakkında bilgi paylaşmanın olası tuzaklarını da fark etmiştir. Ebeveynlerin yaklaşık üçte ikisi, birisinin çocukları hakkında özel bilgiler öğreneceği veya çocuklarının fotoğraflarını paylaşacağı endişesini taşımaktadır. Yarısından fazlası da çocuklarının büyüdükleri zaman kendileriyle ilgili yapılan bu paylaşımlardan utanabileceğinden endişelenmektedir.
Söz konusu anketin sonuçlarının ortaya koyduğu istatistiklere göre, ebeveynlerin % 74’ü başka bir ebeveynin çevrimiçi ortamda çok fazla paylaşımda (oversharenting) bulunduğunu düşünmektedir. Ebeveynlerin % 27’si bir çocuğun uygunsuz fotoğraflarını paylaşırken, % 51’i, bir çocuğun yerini belirleyebilecek bilgiler vermiş ve % 56’sı ise bir çocuk hakkında utanç verici bilgiler paylaşmıştır (https://phys.org/news/2015-03-sharenting-trends-parents-kids-social.html).
Michigan Üniversitesi Pediatri bölümünde görev yapan Sarah Clark, çocuklarla ilgili sosyal medyada yapılan paylaşımlara ilişkin olarak şu ifadeleri kullanmıştır:
"Çocuklar sosyal medyayı kendileri kullanacak yaşa geldiklerinde, çoğu zaten ebeveynleri tarafından kendileri için oluşturulmuş bir dijital kimliğe sahip oluyorlar. (…) Bu ağlar, ebeveynleri daha önce mümkün olmayan şekillerde bir araya getirerek onların dertleşmelerine, tavsiyelerde bulunmalarına vs. olanak tanıyor. Ancak, paylaşma ve aşırı paylaşma arasındaki sınırın bulanıklaşması söz konusu. Ebeveynler, çocuklarının büyüdükleri zaman utanç verici veya çok kişisel bulabileceği bilgileri paylaşabiliyorlar ve çocuklar bu paylaşımları kimlerin gördüğü konusunda kontrol sahibi olamıyorlar." Clark, ebeveynlerin çocuklarının mahremiyetinden sorumlu olduğunun ve sosyal medyada ne kadar paylaşım yaptıkları konusunda düşünceli olmaları gerektiğinin altını çizmiştir; ona göre, böylece hem birbirlerinin tecrübelerinden, bilgilerinden faydalanabilir hem de çocuklarının mahremiyetini koruyabilirler (https://phys.org/news/2015-03-sharenting-trends-parents-kids-social.html).
Çocuklara İlişkin Tehditler
Staksrud, Livingstone, Huddon ve Olafsson’ın 21 Avrupa ülkesinde yapmış oldukları "Avrupa Çevrimiçi Çocuklar Projesi"nin sonuçlarına göre, medyada çocukları bekleyen riskler içerik, iletişim ve davranış riskleri olarak üçe ayrılmaktadır. İçerik riskleri; şiddet, cinsellik ya da nefret söylemi içeren, potansiyel olarak saldırgan ve zararlı içeriklerdir. İletişim riskleri; taciz, siber zorbalık, siber gözetleme, yabancılarla konuşma ya da gizliliğin ihlal edilmesi gibi uygulamaları içerirken, davranış riskleri ise; insanları kasıtlı olarak yanlış bilgilendirme, yalan söyleme, kişisel bilgileri dağıtma, yasa dışı veri indirme, kumar oynama ya da bilgisayar korsanlığı gibi uygulamaları içermektedir (Salı, 2012, s. 303). Sharenting olgusu da tüm bu riskleri içinde barındırmaktadır.
Kadın ve çocuk hakları konularında çalışmalar yapan ve "Kadının Fenni", "Kadının Derdi" gibi kitaplarıyla tanınan Avukat Feyza Altun, çocukların internet ortamında paylaşılan görüntülerinin birtakım tehditleri beraberinde getirdiğinin altını çizmektedir. Altun’a göre, çocukların internete konan fotoğrafları;
• Birincisi, özel hayatlarının gizliliğini ihlal eder. (Bu çocuklar büyüdükleri zaman binlerce kişiye bu hallerinin fotoğraflarının paylaşılmasını istemeyebilir.)
• İkincisi, büyüdüklerinde bu paylaşımlar nedeniyle siber zorbalığa veya akran zorbalığına uğrayabilirler.
• Üçüncüsü, çocukların pedofili tehdidiyle karşı karşıya kalmasına neden olabilirler (Altun, 2020).
Çocukların fotoğraflarının paylaşılması, gerçek kişilerde doğumla kazanılan bir hak olan kişilik hakkının ihlal edilmesine sebebiyet verebilmektedir. Çocuğun fotoğrafının paylaşılması kişilik hakkı kapsamında bazı kişisel değerleri ihlal edebilir. Bu kişisel değerler; kişinin şeref ve haysiyeti, kişinin hayat alanı ile kişinin kendi resmi üzerindeki hakkı olarak sıralanabilir.
Ana-babaların çocuklarla ilgili yapacakları paylaşımlarda çocuğun şeref ve haysiyetini ihlal edecek tutumlardan uzak durması gerekmektedir. Uygunsuz bir şekilde fotoğraflarının paylaşılması, arkadaş çevresinde çocuğun küçük düşürülmesine ve arkadaşları arasında saygınlığının azalmasına sebep olabilmektedir. Bu da çocuğun kişisel gelişimi açısından sorunlar oluşturabilmektedir. Ayrıca, çocuğun fotoğraflarının herkesin erişimine açık bir şekilde paylaşılması, bu fotoğrafların kötü niyetli üçüncü kişilerce ele geçirilmesine ve farklı amaçlarla kullanılmasına yol açabilmektedir. İkinci olarak, kişinin özel ve gizlilik alanı da kişilik hakkına dahildir ve korunmaya değer bir alandır. Bu nedenle çocuğun bilgisi ve kontrolü dışında, özel ve gizli alanı sayılabilecek fotoğraflarının paylaşılması kişilik hakkı ihlali oluşturabilir. Örneğin, vücudunu teşhir eden fotoğraflar bu kapsamda değerlendirilebilir (Akdi, 2016, s. 129-131).
Ebeveynlerin çocuğun fotoğraflarını sosyal medyada paylaşması son olarak çocuğun resmi üzerindeki hakkını ihlal edebilir. Kişinin kendi resmi üzerindeki hakkının ihlali, genellikle onun şeref ve haysiyetine ya da özel ve gizli hayatına da bir saldırı oluşturur. Ancak bazı durumlarda salt olarak resim üzerindeki hakkı da ihlal edilebilir. Örneğin, kişi açıkça resminin yayınlanmasını yasaklamasına rağmen eğer yayınlanmışsa resim üzerindeki hak ihlal edilmiş olur (Akdi, 2016, s. 132). Tüm bunlar, çocukların video görüntülerinin paylaşılması için de geçerli olan ihlallerdir.
Sosyal medyada "çocuğunu teşhir etme" etiketiyle bir kampanya başlatarak çocukların fotoğraf ve videolarının paylaşılmasının yol açtığı/açacağı tehlikelerle ilgili bir farkındalık yaratmaya çalışan Feyza Altun, Temmuz 2020 tarihinde gazeteci Filiz Şeref Kulu’ya verdiği bir röportajda "Bu kampanyayla vermeye çalıştığınız mesaj tam olarak ne?" sorusunu, "Yetişkin bedeniyle çocuk bedeninin kıyaslanması çok yanlış. Bir kadın tabii ki de istediğini giyebilir, istediği gibi bedenini sergileyebilir.(…) Ama bir çocuk için aynı şeyi söyleyemiyorum. Çünkü burada çocuğun özgür iradesinden söz edemiyoruz. Çocuklarla ilgili olarak belli bir yaşa kadar anne-babasının onu koruma, öğretme ve belli prensipleri verme yükümlülüğü var. Biz anne-baba olarak buna aykırı davranmamalıyız. (...) Sosyal medya artık kontrol edilemez bir şekilde sürekli çocukların bedenlerinin ve özel hayatlarının teşhir edildiği bir yer ve popüler olma aracı haline geldi." şeklinde yanıtlamıştır.
KAYNAKÇA
Akdi, Murat (2016). Ana-Babanın Çocuğun Fotoğraf ve Görüntülerinin Sosyal Medyada Yayınlamasından Doğan Sorumluluğu, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Araştırmaları Dergisi, Cilt: 22, Sayı: 3, ss: 123-144
Salı, Jale (2012). Yeni Medya Okuryazarlığı, Yeni Medya ve … (içinde), Editör: Deniz Yengin, Anahtar Kitaplar, İstanbul
"Sharenting" Trends: Do parents share too much about kids on social media?, https://phys.org/news/2015-03-sharenting-trends-parents-kids-social.html
Beğen, Paylaş ve Yorum Yap
Diğer sosyal mecralarda da paylaşmayı sakın unutma :)
...
Burcu Biter imzasında diyor ki;
''Ütopya ülkesinin olmadığı hiçbir dünya haritası bakmaya değmez.'' Oscar Wilde
Burcu Biter'ın Profili Burcu Biter'ın Tüm YazılarıBu Yazının Yorumları
Son Eklenenler
Son Yorumlar
Mustafa Atagün- 4 saat önce
Demokrasinin yerleştiği ülkelerde, yöneticileri ger... Kimlerin Yönetmesi İçin Oylama...
Emre Bağce- 2 hafta önce
Teşekkür ederim Mustafa Bey, selamlar 2028 Cumhurbaşkanı Seçimleri iç...
Mustafa Atagün- 2 hafta önce
Paylaştıklarınızın tümüne katılıyorum.... 2028 Cumhurbaşkanı Seçimleri iç...