- Yazar: Emre Bağce
- Kategori: Toplum, Medya
- Bu yazı Okuryazar’a 2 ay önce eklendi ve şu anda 0 Yorum bulunmaktadır.
- Gösterim: 145
Sosyal Medyanın Yıkıcı Etkilerine Dair Bir Hasbihal
Bundan bir süre önce, sosyal medya hesaplarım üzerinden küçük bir duyuru paylaşmıştım. Orada;
"Sevgili dostlar, bundan sonra Okuryazar'da daha çok yazıp, çizeceğim. Twitter eski adıyla da sorunluydu fakat X olduktan sonra özellikle de ülkemizde adeta bir çöplüğe döndü. Bundan sonra Twitter ve Facebook'ta görüş, fikir paylaşmayacağım. Sadece ara sıra duyuru yapacağım. Artık, Okuryazar'dayım. ❤️🙏✍️
Neden böyle bir karar aldın derseniz, Fahrenheit 451 filmini izleyin derim. Eğer izlerseniz onun üzerine konuşuruz. Belki SM'deki yıkıcı yönler üzerine etraflı bir yazı yazarım. Belki o film üzerine de bir yazı yazarım. Bu konular üzerine yıllardır zihin yoruyorum. Artık zihnim daha net."
Diye yazmış ve eklemiştim;
"Bunu bir tür "dijital hicret" sayabilirsiniz. Benzer hissiyatları taşıyan, mekan değiştirmenin ferahlık getireceğini düşünen arkadaşlarımızı en güzel duygularla, selam ve tebessümle karşılayacağımızı bilmenizi isteriz."
Aradan bir süre geçti. Ben ise dediğim gibi yaptım; Okuryazar dışında sosyal medyada bir görüş veya fikir paylaşmadım. Ancak Okuryazar'ın veya genç meslektaşlarımızla birlikte 12 yıldır çıkardığımız İnsan ve İnsan: Bilim, Kültür, Sanat ve Düşünce Dergisi'nin duyurularına yer verdim.
Elbette sosyal medyanın yıkıcı yönleri üzerine düşünmeye, özellikle kendi toplumumuzu ve insanlarımızı bu mecraların, özellikle Twitter'ın (şimdi X oldu) bu olumsuz etkilerinden korumaya nasıl yardımcı olabiliriz?" diye sormaya devam ettim. Tiktok benim biraz dışımda kaldığı için bir şey söylemiyorum. Fakat oranın da sabahın köründen gece vakitlerine kadar toplumu iyice dejenere eden kadın, yemek, suçlu bulma, dedikodu yayma gibi tv programlarıyla yarıştığını görüyorum. Instagram vb. yerlerin de bu tür sorunlarla birlikte, narsizm veya daha başka kişilik bozukluklarına yol açtığını görebiliyorum.
Bu süre içinde duyuru paylaşmak için uğradığım Twitter ve Facebook'ta zaman zaman gözlem yaptım. Toplumun yaşadığı sosyal, ekonomik çöküntünün ve kriminolojik travmatik vakaların giderek insanları içine çekip, herkesi çileden çıkardığını, çaresizlikleri artırdığını gördüm. Bunun ise kişilerde binbir türlü sosyal, kültürel, psikolojik travma ve yıkımlara yol açtığını gözlemledim.
Fakat bu mecralarda cirit atan kişilere soracak olursanız, bu travmaların hiçbirini yaşamıyorlar. Aksine her gün kahramanca ülkeyi kurtarıyorlar. Türkiye'ye ve dünyaya nizam veriyorlar. Kimsenin göremediği, kendilerinin sırrına vakıf oldukları evrenin ve dünyanın çok gizli şifrelerini çözüyorlar, vs. vs.
Bu gözlemler sırasında iyice fark ettim ki, sosyal medya kulanıcısı koca koca insanlar; aklı başında, topluma değer katacak diye düşündüğünüz türlü mesleklerden türlü kimseler, iliklerine kadar sosyal medya bağımlısı olmuşlar. Tabirimi caiz görün; ülkeyi, dünyayı, hayvanları, katledilen çocukları koruyor, onlar için bir bilinç geliştiriyorum derken; aslında kendileri uyuşturucu bağımlısı gibi kendilerinden geçmişler, yıkıcı bir hayal dünyasının içine hapsolmuş yaşıyorlar. Bu arada etrafı da kahramanlıklarının gereği olarak kırıp dökmekten geri durmuyorlar.
Toplumda, bilhassa sosyal medyada herkes bir girdap içinde dönüp dolaşıyor. Herkes kendini kahraman sanıyor, herkes kendini parlatmaya çalışıyor. Bu uğurda herkes herkesin bilerek veya bilmeyerek istismar nesnesi veya kurbanı oluyor. İçlerindeki pek çok uyanık da, ki bunların arasında gazeteci, siyasetçi, akademisyen, hekim vb. az değil, daha fazla bir kitleyi nasıl peşime takar, kalabalık kitleler üzerinden rant, prestij devşiririm diye hesap yapıyor. Amacına da ulaşıyor.
Herkes bir yol tutturmuş gidiyor...
Neyse... Neredeyse toplumun tümünü saran bu hastalıklı ortamdan, hırsları veya menfaatleri için yapmayacağı hiçbir şey kalmayan çiğ, sosyal medya bağımlılarından insanın sıtkı sıyrılıyor. İnsanların bu perişan, hastalıklı halini gördükçe; şu an doğan bebekler, henüz ergenlik aşamasındaki çocuklarımız için sonsuz bir acı, ıstırap duyuyorum. Çünkü bizler sadece bugünü değil, bizden sonraki kuşakların tüm geleceğini de, her şeyi bilen bir eda ile, umursamaz bir kafasızlıkla, acımasız bir bencillikle karartıyor, yok ediyoruz.
Bunları niye anlatıyorum? Neden içimi döküyor, sizinle dertleşiyorum? İlki, bunun bir arada yaşayan, aynı toplumun üyeleri olarak hepimiz için önemli, anlamlı olduğunu düşündüğümden. İkincisi, "bu yaşanan bataklıktan nasıl çıkabiliriz?" sorusuna hep birlikte cevap aramak, bulmak için.
Bu arada birçok cevap da buldum. Hatta bu konuda sakince konuşacak, dertleşecek insan kıtlığından ChatGPT ile bile dertleştim. Vallahi, sebepler, sonuçlar ve çözümler konusunda birçok insandan daha sağlıklı değerlendirme yaptığını gördüm. Her neyse, o tür yapay zeka veya algoritma çalışmaları konusunda da "ağzı açık ayran delisi" gibi bakmamak, her zaman ihtiyatlı olmakta fayda var.
Kant'ın hatırlattığı gibi, "Sapere aude!", yani bilmeye, aklını kulanmaya cesaret et. Ayaklarının üstünde durmayı başar.
Şimdi bu bakış açısıyla gelin, sosyal medyanın yıkıcı, olumsuz etkileri üzerine düşünelim, neler yapılabilir hep birlikte tartalım, değerlendirelim.
Gelecek yazıda bu konuyu etraflıca ele alıp, çözümleri konuşalım.
Beğen, Paylaş ve Yorum Yap
Diğer sosyal mecralarda da paylaşmayı sakın unutma :)
...
Emre Bağce imzasında diyor ki;
Hayata umutla bak.
Emre Bağce'nin Profili Emre Bağce'nin Tüm YazılarıBu Yazının Yorumları
Son Eklenenler
Son Yorumlar
Emre Bağce- 1 hafta önce
Teşekkür ederim Mustafa Bey, selamlar 2028 Cumhurbaşkanı Seçimleri iç...
Mustafa Atagün- 1 hafta önce
Paylaştıklarınızın tümüne katılıyorum.... 2028 Cumhurbaşkanı Seçimleri iç...
Emre Bağce- 2 hafta önce
Teşekkür ederim Barış Bey, var olun. Haklısınız. Um... 2028 Cumhurbaşkanı Seçimleri iç...