- Yazar: emryldz
- Kategori: Deneme, Kişisel Blog Yazısı
- Bu yazı Okuryazar’a 1 yıl önce eklendi ve şu anda 0 Yorum bulunmaktadır.
- Gösterim: 336
Suçlu mu? Ben, sen, o...
On şehrimize düşen kor, sadece bölge insanımızda yarattığı yıkım nedeniyle değil,
tüm ülkede, üzüntü ve çaresizlik yanında yarattığı ciddi korku, travmalar nedeniyle de BÜYÜK BİR AFETTİR.
Bu afetin yaralarının sarılması, büyüklüğü nedeniyle, elbette zaman alacak, eksik kalan hayatların normalleşme süreci yaşanan diğer felaketlere kıyasla daha uzun sürecektir.
Hesaplar da sorulacaktır, elbette. Lakin mesele BİRKAÇ KURBAN SEÇİP SÜRECİ GEÇİŞTİRMEKLE SINIRLI KAL(A)MAYACAK kadar da vahim bir tablodur.
Her deprem uzmanı, her yer bilimci, her inşaat mühendisinin günlerdir vurguladığı bir hakikat var ki, "UYGULAMADA OLAN YÖNETMELİKLERE UYGUN BİNALAR YAPILSAYDI YIKIM, YOK DENECEK KADAR AZ OLURDU". Demek ki devletimizce bu konuda da yapılması gerekenler, deneyimle ve ortak akılla belirlenmiş ancak uygulamaya konulamamış, pek çok konuda olduğu gibi...Yazılı, açık ve net olan kuralların, bazı unsurlar nedeniyle (hemen bulunan dayılar, sahip olunan statü, servet ve beraberinde gelen tanıdık bürokratlar, popülist politikacılar ve onları bu yönde davranmaya zorlayan seçmenler vb) taraflı uygulamaları, oldukça bilinen ve maalesef benimsenen bir hâl almıştır. "BAL TUTAN PARMAĞINI YALAR" sözünü veya "DEVLETİN MALI DENİZ..."i ya da "CANIM YİYECEK ELBET, İŞ DE YAPSIN HELAL OLSUN!" sözünü bu coğrafyada duymayan yoktur herhalde. Bu kadar yaygın bir yanlışın evlâ olması da kaçınılmazdır! Nitekim kullandığımız sözcükler bir süre sonra hakikatimiz halini alır. Sonra da "suç sahiplenilmez" bildiğimizden kabahat hep başkasında aranır.
Yüzyılın felaketi diye tanımlanan bu acı, BİR UYANIŞA VESİLE OLMALIDIR ki, ders alınmış olsun, yani yaşananlar tekrarlanmasın, yani, kayıplar, ölümler, yıkımlar istatistiksel veri olmaktan çıksın ki eksik kalanların acısı bir nebze dinsin.
Velhasıl;
* Adamına göre uygulanan yasalardan "eşitlik, adalet" esasına dayanan uygulamalar yönünde bir uyanış,
* Herkesin her konuda ahkam keserken kendi işlerini savsakladığı bozulmuş bir yapıdan herkesin öncelikle kendi alanıyla ilgili "en iyi" olmayı amaç edindiği, "herbokolog" lardan arınmış, işinin ehli (uzmanların) kişilerin sayısının arttığı
bir topluma doğru bir uyanış,
* Doktorun sağlıkla, mühendisin yapıyla, öğretmenin eğitimle, hukukçunun adalet sistemiyle kısaca herkesin ÖNCELİKLE kendi kapısının önünde, sorumluluk bilinciyle hareket ettiği bir toplum olma yönünde bir uyanış,
* Afette de hayatın normal akışında da "bireysel çıkarlara dayalı, aptalca, ahlaksız siyasi kaygılardan" arınıp, ülke millet menfaatilerinin üstün tutulduğu, "biz" bilincinin egemen olduğu bir topluma evrilmeye doğru bir uyanış,
* Her şehirden kalkan yüzlerce yardım tırının, toplanan milyon hatta milyarlarca liranın aslında varolduğunu gösterdiği "vefalı topluma" yaraşır ve onu daha da üstün kılacak "bilinçli" toplum olma yoluna doğru bir uyanış,
* Bir konuda eksikler dile getirilirken "sen önce ... nın hesabını ver" diyen TRİPLİ ERGEN TAVIRLARINDAN arınmış, çözüm üretmek yerine sorunlarla beslenen zavallı zihniyetlerden sıyrılmış "AKLI VE SAĞDUYU, ÇİĞ DUYGULARININ ÖNÜNE GEÇİRMİŞ" bir topluma doğru uyanış...
*Felakette yardım ederken dahi bundan prim elde etmek amaçlı, yağmacı tavırlardan arınmış bir toplumdan özveri ve sorumluluk gereği hareket eden bir topluma doğru uyanış,
* Herşeyi bildiğini zannıyla "HADDİNİ UNUTAN" bir toplumdan "bilmiyorum o yüzden yorum yapamayacağım" diyebilecek ve bileni dinleyebilme tevazusuna sahip bir topluma doğru bir uyanış,
* Ortak değerler tanımını vatan, millet faydasından kendi menfaat, ideoloji veya inancı paydasına hunharca indirebilen bir toplum olmayı reddeden ve buna uygun yaşamaya vesile bir uyanış..
Kısaca aslında çok iyi bildiğimiz halde değiştirme konusunda sağlam bir irade koyamadığımız eksiklerimizden, yanlı ve yanlış tavırlarımızdan arınmaya yönelik bir uyanış. Aslında çok kişi tarafından arzulansa da "NERDEEE" "İMKANSIZ" denilen bu erdemler bizim tarihimizde vardı ve daha güçlü doğması önündeki tek engel "UMUDU DA ÖLDÜREN TEMBELLİK"tir.
Herkes bu tip felaketlerde JAPONYA örneğini verir. ZANNEDİLİR ki, sadece, mühendislik bilgisi hayat kurtarıyor orada. Yaşadıkları daha beter yıkımlara rağmen insanları bir arada ve ayakta tutan, herşeyden önce ONURdur, kendi çıkarının hatta hayatının önüne insanların yararını koyan zihniyetin yaşıyor olmasıdır. Yapılan bir işten dolayı kazanılacak paranın değil olası zararların hesabının yapıldığı ve önlediği bir zihniyettir. Adını kullanarak menfaat sağlayan çocuğu nedeniyle tüm halktan özür dileyip istifa edecek kadar erdemli olan siyasiler ve onlara bunun için yetki veren HALKtır. Biz de oy isteyenler kişilere iş, aş vaadiyle hareket eder çünkü halk bunu talep eder; "SENİ SEÇERSEM BEN NE KAZANACAĞIM" diye bekler. Böyle olunca halka göre bir siyaset "popülizm" kabul görür. Bu anlamda çıkartılan İmar- iskan barışları, af yasaları gibi uygulamalar sadece siyasilerin kararı değil halkın büyük bir kısmının beklentisidir UNUTMAYALIM!. Bir atasözü durumu güzel özetler bu konuda "at, sahibine göre kişner!". Yöneticiler bize hizmet için vardır haliyle onların tavırları da, kararları da bizim taleplerimizden, bizim beklentilerimizden ari düşünülemez.
"Deprem değil bina öldürür " sloganı da bu nedenlerle EKSİKTİR aslında.
"DEPREM DEĞİL vurdumduymazlık, çıkarcılık, bencillik, yalancılık, "bana ne"cilik ve aslında hepsine hayat veren umuttan yoksun TEMBELLİKTİR İNSANI ÖLDÜREN!".
Beğen, Paylaş ve Yorum Yap
Diğer sosyal mecralarda da paylaşmayı sakın unutma :)
...
Bu Yazının Yorumları
Son Eklenenler
Son Yorumlar
Mustafa Atagün- 1 saat önce
Demokrasinin yerleştiği ülkelerde, yöneticileri ger... Kimlerin Yönetmesi İçin Oylama...
Emre Bağce- 2 hafta önce
Teşekkür ederim Mustafa Bey, selamlar 2028 Cumhurbaşkanı Seçimleri iç...
Mustafa Atagün- 2 hafta önce
Paylaştıklarınızın tümüne katılıyorum.... 2028 Cumhurbaşkanı Seçimleri iç...